Hava Durumu

Daim olsun!

Yazının Giriş Tarihi: 30.10.2025 09:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.10.2025 09:12

Öncelikle çok değerli meslektaşım İrem Güner’in bir gün önce attığı başlığı paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Kendisiyle aynı fikirleri paylaşıyor olmak benim fikirsel dünyamın günümüzle bağlantısının kopmadığına delildir.

Cumhuriyet Bayramı kutlamaları her zaman büyük bir coşku içerisinde geçiyor. Katıldıklarım içinde en coşkulusu 75. yıldı; yapılan logo sanırım hâlâ herkesin aklındadır.

Cumhuriyetin yönetim şeklinden öte bir yaşam biçimi olduğunu ve bizlere çok da yakıştığını karakterimizle olan uyumunu aradan geçen 102 yılda daha da iyi anladık. Bizlerdeki sıkıntı sistemin açıklarını aramaya harcadığımız eforu sistemi yükseltmeye harcamamamız.

Anadolu coğrafyasında tutunma hikâyemiz bazılarına göre Malazgirt’le bazılarına göre çok daha ötesinde sürüp gidiyor.

Çok değerli hocamız Profesör Doktor İlber Ortaylı’nın da vurguladığı gibi: “Bizler bu topraklarda kalmaya askeri yeteneklerimizle devam edebiliyoruz. Yoksa bu toprakları pek de hak etmiyoruz.”

Bu fikre katılmamak elde değil.

Askeri maharetlerimiz esasen bir Balkan imparatorluğu olan Osmanlı’nın Balkan coğrafyasında tutunmasına yeterli olamadı. (Avrupa ve Balkanlarda bunu başaramadık.)

Hemen herkes ortaya koyulan kurallara uymak yerine kuralları alt edilebilecek bir mefhum olarak ele alıyor.

İnsanlar kuralları deldiğinde de kendisini akıllı zannederek ilkel bir tatmin yaşıyor.

Trafikte ambulans peşine takılmak ya da emniyet şeridinden gitmek, gücü yeterse çakar taktırmak, herkese dağıtılan basit bir eşantiyonda bile sıra kapmak vb.

O kadar çok örnek verebiliriz ki!

Sizler de düşünün onlarcasını bulursunuz.

‘Sizler de yapmıyor musunuz?’ desem başkalarının hatalarını bulmaktaki maharetinizi kendinize gelince gösteremezsiniz!

Çifte standart, eyyam almış başını gidiyor.

Cumhuriyet’e olan inancımızda bir eksilme olmadıysa da vatandaşlarımızın durumundan ötürü zaman zaman içimde bir ürperti oluyor.

Dünya üzerinde sığındığımız son kara parçasından ve üstelik bizi buradan da atmak isteyenlerin olduğu aşikârken çok zorlu günler geçireceğimize dair korkularım karabasan gibi üstüme çöküyor.

Onun için de bu Cumhuriyet Bayramı’nın mottosu benim için “Daim olsun”

ORTAYLI’YA ACİL ŞİFALAR

İlber Ortaylı hocamızdan söz etmişken…

Bursa Emlak Müşavirleri Odası’nın (BEMO) Cumhuriyet Bayramı etkinliğinin daveti gelince heyecan duydum.

Zira etkinlikte Cumhuriyet’i İlber hocamızın ağzından dinleyecektik.

BEMO Başkanı Erdal Çelebi İlber hocanın rahatsızlığından ötürü etkinliğe gelemeyeceğini ifade etti.

İlber Ortaylı’yı aradığımda telefonu kapalıydı.

Ortaylı’nın en kısa zamanda sağlığına kavuşmasını diliyorum!

BEMO’nun etkinliği sabah saatlerinde olmasına rağmen oldukça kalabalıktı.

Üyeler odalarına sahip çıkıyor denilebilir.

Yapılan tüm konuşmalar insanları sıkmayacak uzunluktaydı.

Erdal Çelebi konuşması esnasında 10 Ocak 2026 gününde yapacakları genel kurulda tekrar aday olacağını ilan etti.

Aday olmak isteyenlere de centilmence başarılar diledi.

İlber hocanın olacağını düşünerek son eseri ‘Doğu ve Batı’nın Efendisi Fatih Sultan Mehmet’ kitabını nerdeyse bir çırpıda okudum ve bazı notlar aldım.

Aldığım notlardan birisi de:

“Fatih Sultan Mehmet’in kurduğu sistemin etkileri günümüzde de yaşıyor. Bugün cumhuriyet idaresine geçiş ve adaptasyonda bu kadar başarılı olduysak Fatih’in kurduğu yapının bizleri etkilemesi yatıyor. Doğu’da hiçbir ulus cumhuriyet idaresine bu kadar kolay ve başarılı adapte olamamıştır. Zira hiçbir doğulu ulusun Fatih Sultan Mehmet gibi bir figürü yoktur.”

Sanırım büyük tarih çizgisinde Fatih Sultan Mehmet bir dehaysa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te başka bir dehadır.

Son günlerin popüler aktivitelerinden birisini yapmak gerekirse tarihimizdeki en önemliler listesine her ikisi de liste başı olarak girer.

Ne diyelim Fatih’in temellerini attığı anlayışı bizlere sunan Atatürk’ün de ruhu şad olsun.

Tekrar ediyorum: Cumhuriyetimiz Daim Olsun!

EYYAMCI HAKEMLER MİLYONLAR İÇİN DÜDÜK ÖTTÜRÜYORMUŞ

Yine yazının başında dediğim gibi aklımız nerede bir hinlik var eyyam var ona çalışıyor.

Eyyam kelimesini okuyan çoğu insanın akıllarına da hakemler gelmiş olmalı.

Son patlayan skandalda yüzlerce hakemin bahis oynadığı ortaya çıktı.

Her kulübün taraftarı da ellerindeki donelerle diğer takımların şike yaptığını kanıtlama derdinde.

Ne kadar anlamsız diyeceğim de, taraftarlık zaten çok anlamlı bir şey değil!

Tam aksine sadece duyguların hâkim olduğu bir alan.

Gelen haberlere göre skandalın patlamasının ardında mevcut Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun kişisel iradesi değil UEFA’nın zorlaması yatıyor ve hakemler de işin fragmanı.

İkinci dalgada futbolcuların olduğu bilgisi var.

Hazır ol Türkiye’m!

Meğerse akla sığmayarak çalınan düdüklerin altında milyonlara koşu varmış. Hakemler adalet için değil milyonlar için düdük öttürüyormuş.

İkinci dalga ile futbolcuların ne herzeler yediğini de öğreneceğiz…

HAYAT MI LÜKÜS, HAYATTA KALMAK MI?

Geride kalan haftanın en güzel olaylarından birisi de Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Tiyatrosu tarafından sahnelenen yönetmenliğini Oğuz Utku Güneş’in yaptığı Lüküs Hayat Operiti’ydi.

Genelde uyarlamalar oldukça başarısız oluyordu ama bu uyarlama tek kelime ile ŞAHANE olmuş.

Emeği geçenler büyük bir alkışı hak ediyorlardı zaten seyirci de alkışını eksik etmedi. Kısa süre içerisinde seri halde sahnelenmeye başlayacak sanırım.

Bir gün mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.

Oyun orijinal tarihi olan 1930’lara sadık kalınarak bazı güncellemelere tabi tutulmuş ancak oyunun ruhunu bozmamış.

Günün en güzel anlarından birisi de Türk Tiyatrosu’nun duayen ismi Haldun Dormen’in de izleyiciler arasında olmasıydı.

Sanırım oyuncular için çifte heyecan olmuştur.

Halkla iç içe olduğu etkinliklerde sempati bonuslarını çokça alan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir o gün de oldukça neşeli ve sempatikti.

Kaçak yapılaşmayla mücadelesini elle tutulur bir noktaya getirirken önemli bir irade gösteren Özdemir, halkla iç içe olduğu alanlarda da başarı çıtasını yükseltiyor. Zaman geçtikçe konuşma performansı da arttı.

Zaman geçiyor ama bazı konular güncelliğini korumaya devam ediyor.

Hayat pahalılığı ve gıda fiyatlarının aşırı artışıyla hayatta kalmanın lüks haline geldiği bir ortamdayız.

Görüyoruz ki 1930’ların savaştan yorgun çıkan Türkiye’siyle benzer noktalara gerilemişiz.

İktidarın aşırı yüksek gıda fiyatlarını dizginlemesi şart!

Öte yandan yiyecek sektöründeki işletmeciler bana göre ticari ahlaklarını iyiden iyiye kaybetmiş durumdalar.

Hepimizin sosyal medya izleme akışlarımıza sözde esnafların yaptığı ahlak dışı uygulamalar düşüyordur.

Buna hükümetinde yapabileceği bir şey yok.

Yerli yersiz her konuda boykota çağırılan halkımızın esasen bu tip işletmeleri boykot etmeleri gerekir diyeceğim de ondan ümitli değilim.

Çünkü harcayarak var olabilen tüketim zombileri hepimizin içinde o ünlü kahve dükkânının karton bardaklarını olimpiyat meşalesi taşır gibi taşıyarak ya da yine o ünlü markanın termoslarını (2 buçuk litre) un çuvalı gibi sırtlayarak dolaşıyorlar.

Harcama zombilerine de bu fahiş fiyatlar müstahak.

İşletmeciler önünde yıldız olan arabaya değil şaha kalkmış at olan arabalara binmeliler.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.