Dünya şu sıralar iki gündemin arasında gidip geliyor:
Ukrayna Savaşı ve Gazze.
İsrail’in almış olduğu işgal planı için verdiği tarih olan 7 Ekim 2025’e kısa süre kaldı.
Gazze şehrinin işgali, yaklaşık 1 milyon Filistinlinin Gazze Şeridi'nin güneyine sürülmesine yol açacak.
Daha sonra İsrail askerleri, Gazze şehrine karadan harekât başlatacak ve bölgeyi kuşatacak.
İsrail’i bu planından caydıracak bir güç var mı derseniz, olduğunu düşünmüyorum.
Beylik bir söz öbeğinden öte bir anlama ulaşamayan ‘uluslararası toplum’ tam anlamıyla etkisiz.
Öyle ki İsrail’i durdurmak için, hamisi olan Amerika Birleşik Devletleri’nden medet umar pozisyondayız.
Bu arada soykırımın başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana 239 gazeteci meslektaşımızın öldürüldüğü bilgisi ajanslara ulaştı.
Mevzubahis olan iş zorluğu ise sanırım bu rakam oldukça dikkate değerdir.
Ukrayna Savaşı’na Trump Barışı
İkinci ana gündem olan Ukrayna Savaşı’nda ABD Başkanı Donald Trump’ın devreye girmesiyle önemli mesafe alındı.
Son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yüz yüze görüşmeyi kabul ettiği haberi somut adımların atıldığına işaret oldu.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki görüşmesinin ardından, taraflardan Ukrayna'da barış sürecine yönelik olumlu açıklamalar geliyor.
Trump 18 Ağustos Pazartesi günü ilk olarak Zelenski ile görüştü, ardından Avrupalı liderlerle bir araya geldi.
Son olarak da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefon görüşmesi yaptı. Görüşmelerde ateşkes ihtimali, Ukrayna'ya sağlanacak güvenlik garantileri, Trump-Putin ve Zelenski'nin bir araya geleceği üçlü bir görüşme ihtimali üzerinde duruldu.
Trump: “Zaman kaybetmek istemiyorum sadece savaşı sonlandırmak istiyorum” diyerek kararlılığını ortaya koydu.
Zira barış masasının kazananlarından biriside, Ukrayna’nın güvenliği için Avrupa tarafından finanse edilecek 100 milyar dolarlık silah satacak olan ABD olacak. Oyun son derece eski ancak her zaman işliyor.
Savaş varsa silah satışı var.
Tehdit varsa silah satışı var.
Rusya tehdidiyle Avrupa’yı baş başa bırakan ABD kendisine güzel bir müşteri daha edinmiş oldu.
*****************************************************************
BOZBEY’DEN İDDİALARA YANIT
İç politikada AK Parti’ye geçen Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu girdabı yaşanıyor.
Bu karmaşadan Bursa’da nasibini aldı.
Ulusal birkaç gazetede Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in de AK Parti’ye katılacağına dair haberler yayımlanmıştı.
Başkan Mustafa Bozbey, “AK Parti’ye geçeceği” yönündeki iddialara, “Kaynağı belirsiz kişiler üzerinden yayılan iddiaları dikkate bile almıyorum” diyerek yanıt verdi.
Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AK Parti’ye katılmasının ardından benzer senaryoların gündeme gelmesi üzerine konuşan Bozbey, “Bursa bize 1,5 sene önce onay verdi, biz de hizmete devam ediyoruz” dedi.
Bakıldığında bu tip iddialar olageldi ve bundan sonra da olacaktır.
SİYASİ PARTİLER VE SEÇİM KANUNU KLİŞESİ
Geriye dönüp bakıldığında birçok belediye başkanı ve milletvekili seçildikleri partilerden ayrılıp başka partilere geçiş yaptı.
Geçiş yapılan partinin yetkilileri geçen kişinin görevinden istifa etmesi gerektiğini çoğunlukla sert ifadelerle söylerken, geçilen parti daha güçlendiklerini ve hizmetlerine devam edeceklerini ifade etti.
Genelde de her geçişte gündeme gelen seçim kanunundaki değişiklik konusu da başka bir saf değiştirme olana kadar rafa kaldırılır.
Bunlardan bir tanesi de siyasi partiler kanununun daha demokratik olmasına yönelik taleplerdir.
Yaşı tutanlar ‘liderler sultası’ sözünü de çok iyi hatırlayacaktır.
Bu deyim 90’lı yılların başından itibaren klişe olarak kullanılırdı ve her kurulan yeni parti tüzüğünde parti içi demokrasinin işleyeceği vaadinde bulunurdu. İktidara gelen ya da ciddi oy alan parti de ilk fırsatta tüzük kongresine gider ve liderin rahatını kaçıracak maddeleri güzelce tüzüklerinden çıkartırdı.
Bu hep böyle oldu sanırım bundan sonra da böyle olacak.
Şunu da ekleyeyim o partiye angaje olmuş amigo gazeteciler de bu tip tüzük kongrelerine kılıf bulmak için baya efor sarf ederlerdi.
Sistem kurma da çok büyük zafiyet sahibi olan ülkemizde zaten partiler de liderlerinin ömürleri kadar hayatta kalabiliyorlar.
Lider etrafında organize olabilen bir millet olduğumuz için zaten kişiden kaim sistemler kuramayacağımız da yadsınamaz bir gerçek.
*****************************************************************
EYLÜL’DE YAĞMUR UMUDU
Bursa’nın su ihtiyacını karşılayan iki barajdan birisi olan Nilüfer Barajı’nın tamamen kuruduğuna dair haberle sarsıldık.
Kurumuş olan baraj gölünün fotoğrafı neyle karşı karşıya olduğumuzun aleni bir göstergesiydi.
Uludağ'ın eteklerinde yer alan ve yaklaşık 60 milyon metreküp su kapasitesine sahip Nilüfer Barajı, kuraklık nedeniyle tamamen boşaldı.
Barajın kuruyan yatağı, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Diğer ana su kaynağı olan Doğancı Barajı'nda da durum farklı değil.
110 milyon metreküp kapasiteli Doğancı Barajı'nda su seviyesi yüzde 19'a kadar geriledi.
Bu kritik seviyeler, Bursa'nın gelecekteki su arzı için büyük bir risk oluşturuyor. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey, Bursalılardan suyu çok daha dikkatli ve tasarruflu kullanmalarını isteyerek tasarruf çağrısında bulunurken, 1 Eylül'den itibaren Çınarcık Barajı'ndan Bursa'ya su taşıyacak olan "bypass" hattının devreye alınacağını açıkladı.
Bu hat sayesinde kente günde yaklaşık 110 bin metreküp su aktarılacak.
Ama rehavete kapılmamak gerek; tehlike kapıda…