Medya sektörü en sert, en zorlu sektörlerin başında gelir.
Medya çalışanları, birçok manipülasyon merkeziyle mücadele ederek haberi en yalın hâliyle; siz okurlara iletmek için kendileriyle bile mücadele ederler. Siyasette, iş dünyasında, sanatta ve sporda ciddi bir jenerasyon değişimi yaşanıyor.
Hiç şüphesiz bu değişim rüzgârı medya sektöründe de mevcut!
Benden önceki kuşaktaki yönetici kadrolara kariyerlerinin sonlarına gelirken, içinde bulunduğum kuşak medyanın yönetimini eline aldı.
Esas dikkati çekmek istediğim ise; bizden sonraki jenerasyon ve sahada ortaya koydukları üstün performans olacak.
Bursa basınında şu an aktif olarak sahada olan jenerasyonun habere bakışları, konuya hâkimiyetleri, yaşam tarzlarını ‘haber’ odaklı kurmaları, haber kaynaklarıyla ilişkileri gibi birçok parametrede ortaya koydukları duruş yüzümüzü ağartıyor.
Bu kuşak hiç şüphesiz ki bizim kuşaktan da bizden öncekilerden de daha başarılı işlere imza atacak.
Zaten bu imzalar da yavaş yavaş geliyor.
Meslektaşım Merve Deniz Ekici’nin Türkiye Voleybol Kadın Milli Takımı’nın İstanbul’da oynadığı Milletler Ligi maçlarında çektiği usta işi kareler, ulusal basınla yarışır hatta onları alt eder!

Yine yeni kuşağın temsilcisi olan Ezgi Özdaş gazete mizanpajında, her gün kreatif meydan okumalardan başarıyla çıkıyor.
Mahmut Vural, haber dizaynı ve haber yazma tekniklerinden şaşmadan şimdiden kendi stilinin temellerini attı.
Taha Tütüncü yine keza kadrajı bakış açısıyla şimdiden markasını oluşturuyor. Adiviye ELBAŞ, Furkan KaARADERİ, Simla İNCE gibi birçok genç meslektaşım tabiri caizse sahanın tozunu attırıyor.
Marifet iltifata tabidir!
HABER KAYNAKLARI KENDİLERİNİ REVİZE ETMELİ
Genç meslektaşlarım sahada yüksek performanslar vermeye devam ederken; mesleki olgunluğa da ulaşmışlar.
Etkinliklerde genellikle bu jenerasyonun oturduğu masalarda olmaya çalışıyorum.
Onların hayata ve habere bakış açıları beni mutlu ediyor.
Her birisinin kendisine göre farklı siyasi görüşleri, hayata karşı başka duruşları mevcut ama konu haber olduğunda hiçbirisi haber ikonu olan kişinin ya da kurumun kendilerine olan yakınlıklarını dikkate almadan, doğru neyse onu gündeme getirmeyi önemsiyor.
Birbirleriyle olan iletişimleri dayanışmaları üst düzeyde.
Hatalarıyla yüzleşme konusunda da gayet samimi ve cesurlar.
Kısacası medyada yeni jenerasyon gümbür gümbür, manipüle edilemez ve politik angajmana uğramayacak şekilde geliyor.
Demagoji ve laf oyunlarını da yutmuyorlar.
Medya değişirken politikacılar, sanatçılar, sporcular da buna göre kendilerini ayarlamalılar; zira genç meslektaşlarım hiçbir şekilde manipüle edilecek gibi değil!
Haber kaynakları kendilerini yeni medya çalışanlarına göre revize etmeli.
Zaten başarılılar ancak bir kez daha hepsine başarılar diliyorum!
xxxxxx
AĞIR GÜNDEME SANAT MOLASI
Dünyada ve Türkiye’de oldukça gergin ve yüklü bir gündemin içerisindeyiz.
Kısır siyasi çekişmeler, insanların içinde gelecek kaygısını daha da artırıyor ve sıkışıklık hissini körüklüyor.
Böylesine bir gündemde Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği ve dünyaca ünlü sanatçımız Fazıl Say’ın bestelediği ‘İznik Türküsü’nün Dünya Prömiyeri Konseri’ ilaç gibi geldi.
Konserde İznik Türküsü’nün yanı sıra oldukça sevilen ‘Dört Mevsim’ ve ‘İnsan İnsan’ gibi eserleri yine ünü dünyaya yayılmış sanatçımız Görkem Ezgi Yıldırım seslendirdi.

İznik gibi kadim bir şehrin kendisine ait bir eserle dünya sahnelerinde yerini almasının kıymeti gelecekte daha iyi anlaşılacak bir durum.
Ülkemizde özellikle klasik müzik ve baleye karşı bir ön yargı ve gereksiz bir espri yapma ihtiyacı vardı!
Ancak zamanla bu ön yargılar bir bir kırıldı.
Bale ve klasik müziğe karşı saçma espriler yapanlara komik olmadıkları, kendilerini küçük duruma düşürdükleri toplum tarafından hissettiriliyor. Konserin yoğunluğu kadar, insanların ‘anlamı oluşturarak’ müziğe kendilerini bırakması da harikaydı.
Sanat ‘Maslow’un İhtiyaçlar Piramidi’nde hızla yükseliyor.
Sanatı talep eden bir kamuoyuna dönüşebilmemiz için belediyeler, merkezi hükümet, büyük sanayi kuruluşları, dernekler gibi yapıların sanatsal etkinliklere ön ayak olması da önemli.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin de bu alandaki öncü tavrı iyi bir örnek.
MÜZİĞİN ‘EMEKTAR’I EGE EMEKTAR
Gündemi rahatlatan diğer bir sanat olayı da Bursalı ünlü şef Ege Emektar’ın kurduğu Postmodern Koro ve Aşk Ritim Grubu’nun Löder yararına verdiği konser oldu.
Konser de 100’ü aşkın korist harika bir repertuvarı izleyicilerle birlikte seslendirdi.
Seçilen şarkılar o kadar nokta atışıydı ve performanslar o kadar iyiydi ki benim gibi salondaki tüm seyirciler koroya eşlik etti.

Bursa’da koroların sayısı yanlış bilmiyorsam 170 civarında ve bu bir enflasyon haline gelmiş diyebiliriz.
Çoğu koro diyalogda olduğumuz kurumlar veya sevdiğimiz kişiler tarafından kuruluyor, yürütülüyor.
Birçoğunun konserine gidiyoruz.
Ancak yine çok büyük bölümünde seçilen parçalar aynı veya izlenebilitesi düşük. Ege Emektar ortaya harika bir iş çıkartmış ve işi Bursa’daki tüm korolardan çok daha farklı bir noktaya taşımış.
Adıyla müsemma şekilde müziğin ‘emektar’ı olan sevgili şefimiz ve ekibi yoğun ve tatsız gündemde bizlere sanatla nefes verdiler.
Bir sonraki konserde yapacaklarını merakla bekliyor, iple çekiyorum.
Konserle ilgili bir parantez de konser kadar üst düzey bir sunum gerçekleştiren Bursa Devlet Tiyatrosu oyuncusu Fatih Kasap’a açmak istiyorum.
Kendisini başka etkinliklerde de sunum kürsüsünde görmek isterim!