Yerel seçimlerin üzerinden 1 yıl geçti ve seçilen belediye başkanları değerlendirme toplantılarına başladı. İlk değerlendirme toplantısını Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç yaptı. Ortaya koyduğu birçok işin içerisinde deprem risk çalışması Türkiye’deki tüm belediyelerin yapması gerektiğini düşündüğüm bir çalışma olmuş. Çalışma ile Mudanya’daki 56 bin bağımsız bölüm olası depremden nasıl etkileneceğinin haritası çıkartılmış. Çalışmadan çıkan sonuca göre yüzde 60 yıkım öngörülüyor. İlkini Mudanya Belediyesi’nin yaptığı ilk yıl değerlendirmeleri bugün (yarın) Nilüfer Belediyesi ile devam edecek.
DALGIÇ’TAN ETKİLİ SUNUM
Dalgıç ‘Yeni Bir Mudanya Mümkün’ ve ‘Mudanya’nın Denizi Var’ sloganlarını kullandığı toplantısına oldukça iyi hazırlanmış. Sunumunu ayakta ve hareketli şekilde kağıtlara gömülmeden ve takılmadan gerçekleştirdi. Konulara hakimiyeti üst düzeydeydi konuları anlatırken, konuyla ilgili görev yapan ekip arkadaşlarını da tek tek saydı. Uzun sayılabilecek bir zaman sahnede kalmasına etkili sunumu sayesinde ilgi dağılmadı. Deprem risk analizinin yanı sıra GES projesi, zeytinyağı imalatı, tarım şirketinin kurulması ve sosyal sorumluluk projeleri akılda kalıcı özellikteydi. Sık sık mevcut siyasi gündeme dair göndermelerde bulunan Deniz Dalgıç, geride kalan 1 yılla ilgili bilgilendirme toplantısından geçer not alacak bir performans ortaya koydu diyebiliriz.
*****
SARI SAÇLIM DURMUYOR
Gün geçmiyor ki sarı saçlım (Donald Trump) dünya gündemine düşecek bir karar alıp bir söz söylemesin. Dünya genelinde ülke ülke belirlediği ek gümrük tarifesine tepki veren Çin Devlet Başkanı ŞiCinping: “Büyük rüzgarlar göletleri etkiler, okyanusları etkilemez, okyanuslar birçok fırtına atlatmıştır” sözleriyle ABD gümrük tarifelerine meydan okumuştu. Trump’ın Çin’e yönelik yüzde 104’lük tarifesine Çin yüzde 84’lük bir tarifeyle karşılık verdi. Ticaret savaşlarında her gün yeni bir gelişme ya da diğer bir deyişle çatışma patlak veriyor. Bu işin daha kaotik bir noktaya geleceğini öngörmek içinse falcı olmaya gerek yok. İşin gelebilecek boyutlarıyla ilgili bir değerlendirme de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. ABD'nin ithalat vergilerini artırılması sonrası patlak veren küresel ekonomik krize ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası siyasetin tüm aktörleri yeni arayışlara girdi. Ticaret savaşlarının bir etki uyandıracağı anlaşılıyor. Büyük, küçük demeden herkesi etkileyecek bir kasırganın geldiğini söylemek abartı olmayacaktır." Geçmişte globalmorgage krizine ‘krizi teğet geçtik’ açıklamasıyla gündem olan ve o dönemde ülkemizde krizin teğet geçmesini sağlayan Erdoğan gelen fırtınaya karşı da teyakkuza geçmiş gibi görünüyor.
ERDOĞAN KARŞITLIĞI YETMEZ
Belki bu yazdıklarıma itiraz edenler olabilir ancak ülkemizde ekonomi iyi olduğu müddetçe diğer siyasi konular iktidarı zorlamaz dahi. Zaten AK Parti ve Erdoğan’ın elini zayıflatan konular da ekonomik konular. Muhalefet halk yığınlarını Erdoğan karşıtlığı temelinde konsolide edemeyeceğini anlaması gerekiyor diye düşünüyorum. Gergin siyasi tansiyonun içerisinde bile Erdoğan’ın dile getirdiği fırtına metaforuna benzer şekilde muhalefetin de konum alıp almayacağına dikkat edeceğim. Kısacası iktidarı kazanmak için salt Erdoğan karşıtlığı argümanı yetmez. Ülkemizin ideolojik demografisine baktığımızda yüzde 70’e yüzde 30 oranı hala gerçekliğini koruyor. Seçmen bazında kısaca bakarsak sağ seçmen belki Erdoğan’ın gitmesini ister ancak yerine sol bir liderin gelmesini de aynı kararlılıkla istemez. Erdoğan karşıtlığı sola oy verdirecek derecede kuvvetli bir motivasyon olmadı, gelecek seçimlerde de olmayacağından eminim. Halkımız geleceğe, en çok da ekonomiye dair ortaya konulacak fikirlere kulak kabartıyor. Erdoğan’ın dış politikadaki kabul edilsin ya da kabul edilmek istenmesin inisiyatif alan aktif durumu da halkımızın takdir ettiği bir konu. Muhalefetin ödevleri arasında dış politikada geliyor. Ancak gayet tarafsız baktığımızda hatta muhalefete sempatiyle baksak bile ne ekonomi ne de dış politikaya dair muhalefetin somut önerileri mevcut görünmüyor. Elbette ekonomi iyi durumda değil ancak bunu ifade etmek muhalefet etmek için yeterliyse biz gazeteciler en önemli muhalifler konumunda mı oluyoruz?
Kısacası Erdoğan karşıtlığı seçim kazandırmaz.