Hava Durumu

‘One mınute’ten bu yana dış politika

Yazının Giriş Tarihi: 11.08.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.08.2025 00:05

Türk dış politikası; güçlü olduğumuz yüzyıllarda, geniş bir bilgi ve casus ağının sırtında yükseldi. (Türk casuslarının orta çağda neleri başardığını yeni neslin ünlü tarihçisi Safa Emre Gürkan’ın Sultanın Casusları kitabından film tadında okuyabilirsiniz.)

Tüm rakiplerine karşı acı bir silahlı kuvveti oluşturduğumuz zamanlarda diplomatlarımızın başarı elde etmesine de gerek yoktu.

Ne zaman ki güçten düştük, bu seferde güçlü hariciye ekolümüz devreye girdi.

Sevilir sevilmez buralara girmeden söylemek gerekirse II. Abdülhamid Han denge politikasında bir hayli mahirdi.

Tarihi kişilikler ölümlerinin üzerinden bir asır geçtikten sonra gerçek anlamda tanımlanabilir ve tarihteki yerini alabilir.

II. Abdülhamid’in tarihteki en doğru ve klas tanımı da tarihin yaşayan kutbu İlber Ortaylı hocamız söylemişti: “Dünyanın son hükümdarı, son evrensel imparator Sultan II. Abdülhamid Han'dır.”

CUMHURİYET DÖNEMİ

Cumhuriyet dönemine gelirsek büyük deha kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün nevi şahsına münhasır bir dış politikası vardı.

Hemen hemen her zaman gücünün ötesinde sonuçlar alabilmiş bir liderdi.

Belki çok tartışılır ama İsmet İnönü’nün II. Dünya Savaşı dönemindeki savaşa girmeme politikası her ne kadar ülkeyi olası bir yıkımdan kurtarmış olsa da görevde Mustafa Kemal Atatürk olsaydı çok daha başka sonuçlara ulaşmış olurduk. Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu yıllar hiç şüphesiz ki ülkemizin Atatürk’le başlayan ilerleme devresinin İnönü devre arasından sonra devamı niteliğindeydi. Adnan Menderes, giriştiği sanayileşme hamlesi ve batı blokuyla SSCB’yi dengeleme politikasına yönelmesinin cezasını haince katledilerek ödemek zorunda kaldı. İdamlarla verilen mesaj açıktı, dış politikada ve maliyede bağımsız bir idare kuramazsın. (Menderes’le birlikte Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edilerek katledildiler.)

MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU EFFECT

Ülkemizin son çeyrek asrına damgasını vuran AK Parti iktidarları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın akıllarda kalan ‘One Minute’ çıkışı taraflı tarafsız herkesin gururunu okşamıştı.

Ak Parti kabineleri içinde dışişleri bakanları ister istemez geride durdular.

Zira Recep Tayyip Erdoğan bu alanda bir hayli baskındı ve başarılıydı.

Sanırım gelip geçen dışişleri bakanları içinde Mevlüt Çavuşoğlu dışında akılda kalan pek bir isimde bulunmuyor.

‘Mevlüt Çavuşoğlu effect’ diyerek özetleyebileceğimiz dönem dışında hiçbir dışişleri bakanı üst profile ulaşamadı.

Erdoğan, Davos Ekonomik Forumu’nda yaptığı çıkıştan sonra hele dış politikanın rüzgarıyla iç politikada seçim kazandıktan sonra, dış politik konularda çok daha agresif bir stile geçti.

CEFASINI BİZ ÇEKTİK SEFASINI BAŞKALARI SÜRÜYOR

Kendisinde bulunan karizmatik lider vasfı sayesinde başka kimsenin yapamayacağı, yapsa da iktidarda kalamayacağı hamleler gerçekleştirdi.

En bariz örneği de tabii ki Suriyeli göçmenler konusu.

Sayısı konusunda bir hayli değişik rakam dönse de sayıları ile demografik yapımızı yıllar sonra alt üst edebilecek olan bir kitleyi ülkemize aldı ve tüm tepkilere rağmen de hâlâ kalmalarını sağlıyor.

Çözüm sürecinde yaptığı açıklamada; ‘Türk, Kürt ve Arap’ diyerek Türkçüler ve Kürtler dahil bir kez daha toplumun büyük bir bölümünden tepki çekti.

Suriye’de Esad’ın devrilmesi ve yeni yönetimin aldığı bazı kararlardan ötürü de ‘çilesini biz çektik sefasını başkaları sürüyor’ eleştirileri yükselmekte.

Aynı tepki ABD’nin önderliğinde gerçekleştirilen Azerbaycan ve Ermenistan tarafından imzalanan Zengezur Koridoru antlaşmasına da geldi.

Türkiye’nin, Azerbaycan'ı Ermenistan üzerinden Nahçıvan'a bağlayacak olan Zengezur Koridoru'yla ilgili anlaşmayı olumlu karşıladığına dair açıklamalar geldi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Zengezur Koridoru, vizyonumuzdaki şekliyle hayata geçerse Avrupa'dan başlayıp Asya'nın derinliklerine kadar kesintisiz gidecek bir ulaştırma koridorunun önemli bir ayağı olacak" açıklamasında bulundu.

'ULUSLARARASI BARIŞ VE REFAH İÇİN TRUMP YOLU'

Anlaşmanın en kritik maddesi, Azerbaycan’ın batı bölgelerini Nahçıvan üzerinden Türkiye’ye bağlayacak ve Ermenistan’ın güneyindeki Syunik bölgesinden geçecek 43.5 kilometrelik Zengezur Koridoru’nun geliştirilmesi ve işletilmesi hakkının ABD’ye verilmesi oldu.

“Uluslararası Barış ve Refah için Trump Yolu” adıyla hayata geçirilecek.

Trump, bu koridoru "ABD ile özel bir ortaklık" olarak tanımladı ve bu ortaklığın 99 yıla kadar sürebileceğini söyledi.

Proje, otoyol, demiryolu, enerji hatları ve fiber optik altyapıyı kapsayacak.

ABD yönetimi, koridorun işletmesini Ermenistan yasaları çerçevesinde yürütecek ve araziyi altyapı yatırımları için özel bir şirkete kiralayacak.

DIŞ POLİTİKA KADAYIFIN ÜSTÜNDEKİ KAYMAK

Atatürk döneminin sonundan bu yana ‘ürkek’ diyerek tarif edebileceğimiz bir dış politikamız vardı.

Erdoğan ve AK Parti iktidarları döneminde tarihsel ilgi alanlarımızda hissedilir bir varlık gösterebilmek için ‘soft power’ ekonomik, tarihsel ve kültürel olarak markaj alanı oluşturmaya çalıştık.

Bizim gibi büyük bir imparatorluğun bakiyesi olan bir ülke zaten böyle davranmalıydı. Eldeki imkanlar kısıtlı olsa da bu strateji de başarı elde ettiğimiz aşikâr.

Savunma sanayiinde yaptıklarımızla ‘hard power’ alanında da hissedilir bir noktaya geldik.

Verilen tüm emeklerin meyvelerini gücümüzün ötesinde kazanımlarla aldık.

Ancak Suriye’deki barış döneminde ve Zengezur Koridoru konusunda kamuoyu tatmin olmamış gibi görünüyor.

Erdoğan gibi bir lider dış politikayı bir kaldıraç olarak kullanarak; yeri geldi seçim bile kazandı.

Ancak yine Recep Tayyip Erdoğan gibi tecrübeli bir siyasetçi, dış politikada gelen başarıların halihazırda iyi giden bir ekonomi ortamında geminin yelkenlerini şişireceğini de iyi biliyordur.

Kısacası dış politikadaki gelişmelerin ülke gündemine her nasıl olursa olsun ‘büyük başarı’ olarak lanse edilmesi ekonomi bozukken artı bir puan olarak haneye yazılmaz!
Suriye ve Zengezur Koridoru konularının ülkemiz açısından kazançlı mı yoksa beklentilerin altında mı kaldığı konusu da çok başka bir mesele.

Halihazırda her olayı lehimize çevirebilen ve Erdoğan’ın üzerinden büyük yük alan önceki dönem Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu görevde de değil.

Kabul etmek gerekir ki şu anki Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çavuşoğlu kadar esnek, aktif ve akılcı bir politika üretemediği de ortada.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.