Birkaç gün önce ortaya atılan önceki dönem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun AK Parti'den ayrılıp yeni bir parti kuracağı iddiası nispeten dingin geçen AK Parti cenahını hareketlendirdi. Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'yi kurmasının hemen ardından iktidara yürümesinin alameti farikası olan merkezde yer alması durumu aradan geçen 22 yılda değişmedi. AK Parti hala merkezden oy alan merkez sağ seçmen ağırlığı olan bir partiyken âdeta merkez sağın ikonu olan Süleyman Soylu'nun ev sahibi olduğu AK Parti'den ayrılması mantıklı görünmüyor.

YOL HARİTASININ KEŞFİ
Ortada AK Parti'nin güç kaybetmesine neden olan temel bazı paradigmalar ve bu çıkmazlardan sıyrılarak Recep Tayyip Erdoğan sonrası da kurumsal kimliğini ve etkinliğini korumasına çare olacak stratejiler var. Kabul edilir ya da partinin ortodoks (siyasal kavram olarak ortodoks olmak rijit derecede o siyasal görüşe bağlı olmayı ifade eder. Burada dini kavram olarak belirtilmemiştir) milli görüşçü kanadı kabul etmese de AK Parti'nin devam etmesi ilk çıkışındaki gibi merkez politikaları benimseyen geniş kitlelere gerek politik açılım gerekse kadro yapısı olarak hitap edebilmesiyle mümkün. İşin temelinde de Süleyman Soylu ya da o profildeki bir kişinin partinin başına geçmesiyle mümkün. Bu manada ben Soylu Bakanın bırakın AK Parti'den ayrılmasını, kongrede genel başkanlığa aday olacağını ön görüyorum. Seçmen öbeği olarak kendi çizgisinin hakim olduğu partiden liderlik mücadelesi vermeden ayrılmak siyasetin içine doğmuş bir insanın yapacağı bir hamle değil.
YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE
Türkiye gibi çok köklü bir devlet geleneğine sahip bir ülkenin başına geçmek için birçok badireden geçmek sayısız zorlukları aşmak gerekli ki bunu en iyi özetleyen sözü katledilmek üzereyken isyancıları tepeleyen hayatını bir saray çalışanına borçlu olan 2'inci Mahmut'un 'Ya devlet başa ya kuzgun leşe' sözü özetler. (Tarihi prodüksiyonu vasat altı dizilerden öğrenen çok bilmişlerin bildiğinin aksine bu sözü Osmangazi değil 2'inci Mahmut söylemiştir) Konumuza dönersek tarihin en faal en gayretli İçişleri bakanlarından birisi olan darbelere karşı duruşu ile demokrasi şehitleri Adnan Menderes ve arkadaşlarının duruşlarını günümüze taşıyan Soylu, hiç şüphesiz Menderes'in halen devam eden mirasının da ilk tereke sahibidir. Kendisi AK Parti'nin genel başkanlığının ve dolayısıyla da iktidarın en güçlü ve doğal adaylarından birisidir. Kongrede Recep Tayyip Erdoğan'ın aday olmaması durumunda genel başkanlığa aday olacağını ve aday olması halinde de genel başkanlığa yürüyeceğini tahmin etmek güç değil. Süleyman Soylu'nun da iktidara yürümek için büyük mücadelelere girmesi gerekiyor. AK Parti kongresini kazanmak da bunlardan birisi.
KONGRE BİLİNMEZLİKLERE GEBE
Böyle bir süreç işlerse parti içerisinde Erdoğan'ın Soylu karşısında birisini destekleyip desteklemeyeceğini ön görmek güç. Velev ki böyle bir durum oldu ve destekledi, desteklediği kişinin tahminlerin ötesinde kongreyi rahatça alacağını hiç sanmıyorum. Soylu'nun olası yol haritasıyla ilgili değerlendirmelerimi buraya kadar sürdürüp diğer düşüncelerimi şu an yeri olmadığı için belirtmiyorum. Ancak özellikle parti içinde kendisine cephe açan milli görüşçü kitlenin AK Parti seçmen tabanını zerre anlamadıklarını anlayanların da bunu görmezden geldiğini çok iyi biliyorum. Son 3-4 seçimdir tüm listelerde milli görüşçü dayanışması ve partinin diğer unsurlarını deport etme çabası ayyuka çıkmışken kongrede Soylu'ya karşı milli görüşçü direnişin olacağı da aşikar. Soylu'nun önündeki en büyük engelin siyasal ikbalini Erdoğan'ın iki dudağı arasına bağlamış güruh olduğu gayet açık.
YENİ BİR YÜRÜYÜŞÜN AYAK SESLERİ
Kamuoyunda yer alan iddianın argümanlarından birisi de İYİ Parti ve MHP'de ki erime ve bu boşluğu Soylu'nun değerlendirmek istemesi. Asıl boşluk merkez sağda yaşanıyor ve merkez bağ kökenli Soylu'nun doğal olarak ana hedefi bu boşluğu ikame etmek. İşi Recep Tayyip Erdoğan'dan bu noktada daha kolay AK Parti'nin genel başkanı olan bir Soylu AK Parti'yi tekrar merkeze taşır ve merkez politikalar yürüten bir iktidar da ülkenin şu andaki mevcut problemlerini çok rahat çözer. Konjonktür gereği ülkenin şiddetle merkez sağ bir iktidara ihtiyacı var. Soylu'nun genel başkanlığı ikinci AK Parti iktidarlar silsilesinin de başı olabilir. Devlet Bahçeli'nin Soylu'ya olan desteği en az Erdoğan'a olan desteği kadar güçlü. Zaten Soylu'nun İçişleri bakanlığında bu kadar uzun süre görev yapabilmesinin altında da bu destek yatıyor. Olası bir Soylu genel başkanlığında MHP ile metal yorgunluğuna giren Cumhur İttifakı da yenilenir. Hakkında çıkan birçok spekülasyonda ve şimdiki gibi iddialarda gündemin ana odağı olması bile Soylu'nun gelecek için vaat ediyor olmasından. Soylu nezdinde AK Parti'nin ve ülke geleceğinin ne yöne evrileceğini merakla ve heyecanla bekliyorum.