Küresel ısınmanın ayak sesleri 2000’li yılların başında duyuluyordu günümüze geldiğimizde de kapımızdaki düşman diyebiliriz. Çok popüler olan Game Of Thones dizinin unutulmayacak repliği olan ‘Winter İs Coming’i uyarlarsak hemen hemen hiç bitmeyecek olan yaz geliyor: ‘Summer İs Coming’ Küresel ısınmanın dolaylı sonuçlarından birisi olan yağışlardaki azalma susuzluk kriziyle de bizleri karşı karşıya getirdi. Dün geceden itibaren Bursa’da başlayan yağmurlar sınırlı olan içme suyu stoğumuza hayat öpücüğü verdi. Kısır politik çekişmelerden sıyrılıp susuzluk krizinin akıllara bir kez daha getirdiği şekilde ‘küresel Isınma’ ile ilgili Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) raporunu sizlere sunmak istiyorum.
WMO’DAN ÇARPICI RAPOR
Küresel ısınma, 2025 yılında insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük çevresel krizlerden biri olarak öne çıkıyor. Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) son verilerine göre, gezegenimiz son 8 yılda rekor sıcaklık değerlerine ulaştı. Küresel ısınma, Dünya’nın ortalama yüzey sıcaklığının insan faaliyetleri nedeniyle uzun vadede artmasıdır. Temel olarak, sera gazlarının (karbondioksit, metan, azot oksitleri ve su buharı gibi) atmosferde birikmesi ve sera etkisini artırması sonucu ortaya çıkar. Bu gazlar, Güneş’ten gelen ısıyı atmosferde tutarak Dünya’nın sıcaklık dengesini bozmakta ve iklim değişikliğine neden olmaktadır. 2024 itibariyle atmosferdeki CO2 konsantrasyonu 420 ppm seviyesini aştı – bu, son 800.000 yılın en yüksek değeri! Küresel ısınmanın tetikleyicilerine baktığımızda da fosil yakıt kullanımı (Küresel emisyonların %65’i) ilk sırada geliyor. Göze çarpan önemli bir etmende ormansızlaşma. Yıllık ormansızlaşma 10 milyon hektara ulaşmış durumda. Bu kötü tablonun kısa ve uzun vadedeki sonuçlarına gelirsek, her biri çok dramatik olan, deniz seviyesindeki yükseliş. (Gün gelecek birçok ülke sular altında kalacak) Orman yangınlarında yüzde 30 artış. (Sebepleri farklı olsa da bunu çok yakından tecrübe ettik) Canlı türlerinin yüzde 25’inin yok olması (İnsan türü de tehlike altında) Bursa’daki yağışlar umarım devam eder ve susuzluk çekmeyiz.
TİCARET SEFERLERİ İÇİN YOLA ÇIKILMALI
ABD Başkanı Donald Trump, karşılıklılık esasına dayanan tarife oranlarında değişikliğe gidilmesini öngören kararnameye imza attı. Türkiye'ye ise yüzde 15 oranında gümrük vergisi uygulanması öngörülüyor. Ticaret savaşlarının önemli silahlarından birisi olan gümrük duvarları yine yükseliyor. Türkiye gibi kırılgan bir ekonomiye sahip bir ülke için bu durum riskleri barındırırken, yine Türkiye gibi kolay adapte olabilen bir ülke için de harika fırsatlar sunuyor. Hiçbir bloğa direkt bağlı olmamamız bizi zorlasa da her blokla iş birliğine gidebilmemiz bizi ön plana çıkartabilir. AB, NAFTA, Şangay Beşlisi tüm bu ekonomik birliklerle temas halindeyiz. Gezen tilki yatan aslandan yeğdir. Daha önce gitmediğimiz coğrafyalara ticaret seferleri için yola çıkma vaktidir.
ŞİMŞEK’İN SİYASİ KARİYER HEDEFİ YOK
Ekonomimiz ithal ikame sonrasında da ihracat odaklı bir yapıya evrildiğinden beri zaten buna da mecburuz. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladığı enflasyonla mücadele programı özellikle iş dünyasından gelen yoğun eleştirilere rağmen devam ediyor. Merkez Bankası’nın 300 baz puan faiz indirimine gitmesi bile özellikle KOBİ ve küçük esnafın haykırışlarını dindirmedi. Uygulanan politikalar bir hayli sert ve alınan bilgilere göre Şimşek’e kalsa program daha da sıkı uygulanacak. Yüksek faizler özel sektörden en çok eleştiriyi alan durum olsa da kamuoyu kamu harcamalarında ‘kemer sıkma’ veya tasarruf tedbirlerine gidilme gibi bir durumun almamasından da rahatsız. Mehmet Şimşek’ten önce iki yıl boyunca krizin olduğu da kabul edilmemişti. Şimşek’in köklü bir kamu tasarruf paketini yürürlüğe koymak istediği ancak buna gücünün yetmediğine dair bilgilerde basına sızdırılıyor. Gelinen noktada acı reçeteyi sadece özel sektör ve ücretli çalışanlar içiyor diyebiliriz. Şimşek’le ilgili politik değerlendirmede bulunmak gerekirse, yaptıkları ve yapmadıklarıyla büyük bir kamuoyu tepkisi göğüsleyen Mehmet Şimşek belki de AK Parti teşkilatları içerisinde Erdoğan sonrası kişisel siyasi kariyerini düşünmeden işine odaklanan tek kişi. AK Parti’nin bakanlarından, vekillerine, il ve ilçe başkanlarına hatta mahalle temsilcilerine kadar hemen hemen tüm kadrosu Erdoğan sonrası siyasi tabloda yer alabilme hesabıyla hareket etmeye meyilli.
GÜVENLİK KAYGISI SEÇİM KAZANDIRMAZ
Siyaset mekanizmasının şu sıralar başka gündemle meşgul. Bu konuda yapıcı katkı koyan herkes ve kötüye kullanan herkes tarih önünde sınıflandırılıp yerini alacaktır. Hiç şüphesiz ki çok çok önemli bir dönemeci aşacağız. Ancak halkın ana gündemi ekonomi. Rahmetli Süleyman Demirel’in “Kazanın deviremeyeceği iktidar yoktur” sözünü sıklıkla tekrar ettik. Hangi iktidar olursa olsun eğer ekonomide başarısızsa dış politikada elde edeceği başarılar onu ayakta tutamaz. Sınır güvenliğinin İsrail tarafından alenen tehdit edildiğini düşünüyorum. Ancak ekonomide iyileşme olmazsa, geciken yapısal reformlar yapılmazsa. (Özellikle hali içler acısı olan hukukta) Seçimlerde halkın güvenlik politikalarını önceleyerek karar vereceğini düşünmüyorum.