Her meslek grubunun karşılaştığı zorluklar var. Bu sıkıntılara en yakından şahit olan ve kamuoyuyla paylaşanlar da biz gazetecileriz. Toplumda her kimin bir sorunu olsa soluğu kameraların, mikrofonların önünde alıyor. Ancak terzi kendi söküğünü dikmiyor, dikemiyor.
ÖNEMLİ OLDUĞUMUZ KONUSUNDA HEM FİKİRİZ
Her 24 Temmuz'da Basın Dayanışma Günü'nde kamu kuruluşlarının yöneticileri, STK temsilcileri biz gazetecilerin ne kadar önemli olduğunu toplum için ifade ettiklerimizi anlatan cümleler sarf edip, şaşaalı bültenler gönderiyorlar. Neyse ki önemli olduğumuz konusunda herkes hemfikir.

117 YILDIR BİTMEYEN SÜREÇ
Meslek büyüğümüz olan Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanımız Nuri Kolaylı ile 24 Temmuz öncesinde bir araya gelme fırsatı buldum. Nuri Kolaylı'nın,
“Bugün sansür; gazeteci tutuklama, haber yasaklama, ekran karartma gibi yöntemlerle karşımıza çıkıyor. Gazeteciler yalnızca yazdıkları, söyledikleri ya da haber yaptıkları için gözaltına alınıyor, tutuklanıyor” sözleri tabloyu net şekilde ortaya koyuyor.
Sansürle mücadele sonrası ortaya çıkan 24 Temmuz'un 117'inci yıl dönümündeyiz ancak Nuri Kolaylı başkanın sözleri hala 117 yıl öncesinde olan sansür ve baskı ortamını yaşadığımızı bize gösteriyor. Her meslek gurubunun özlük haklarını savunmak için kapısını aşındırdığı basın mensupları kendi özlük haklarını savunamadı. Zira 212 No'lu sigorta kanununa tabi bizlerin yıpranma payı katsayısı geride kalan süreçte ortadan kalktı. Basın kartı etkinliklerde kolay giriş çıkışı sağlamaktan öteye geçemez hale geldi diye şikâyet ederken şimdi o işe bile yaramıyor. Etkinliklerde korumalar ve özel güvenlikler basına her türlü zorluğu çıkartmayı marifet sayıyor.
TARAFSIZ OLMA BENİM TARAFIMI TUT
Basının tarafsız olmadığına dair her kesimden gelen eleştiriler artık alışkanlık haline geldi. Bu konudaki eleştirilerin altında aslında basının tarafsız olmasını istemekten ziyade basının kendi tarafını tutmasını istemek yatıyor. Keşke tüm meslek grupları kendi öz eleştirisini bizim yaptığımız kadar etkili yapabilse. Bizim meslekte iyi olmayan, daha da ötesinde kalemini satan kişiler kısa süre içerisinde camiadan aforoz edilir. Ancak diğer meslek gruplarında üstelik akademik bir yapıları olmasına rağmen meslekten men olayına şahit olmuyoruz. Mesleki dayanışma adı altında etik kurullar olayın üzerini süratle kapatıyorlar.
İLK TAŞI GÜNAHSIZ OLANINIZ ATSIN
Her güne mesleki bir meydan okumayla başlayan her yaptıklarını kamuoyunun dikkati üzerindeyken yapan bizlerin hataları en affedilmez hata olarak lanse ediliyor. Çünkü biz gazeteciler günah keçisiyiz, oysaki herkes mesleklerini icra ederken fahiş hatalara gark olarak tecrübe kazanıyor. Ancak gündeme gelmez zira kamuoyunun önünde mesleklerini icra etmezler. Kısacası ilk taşı günahsız olanınız atsın metaforunun içindeyiz.