Amerika Birleşik Devletleri her şeyden önce bir sistem devletidir.
Uyguladığı politikaları kişisel tavırlara göre köklü şekilde değiştirmez.
Politik değişimleri doktrinler çerçevesinde ilerler ve ortaya koydukları paradigma kişilerle kaim değildir.
ABD kuruluşundan itibaren dış politikada doktrinlerle ilerledi.
Geçmişten bugüne Amerikan doktrinlerini anlatmadan evvel Donald Trump'ın da ileride Trump Doktrini diyerek adlandırabileceğimiz bir sistemin kurucusu olabileceğini görüyorum.
Buna göre Monroe Doktriniyle batı yarım kürede en büyük güç olduğunu ortaya koyan ve kıta Amerika’sında yayılan ABD Trump'la birlikte tekrar yayılma sürecine girmiş olabilir. Kanada ve Panama'ya yönelik açıklamalarla Trump daha koltuğa oturmadan bazı sonuçlara da ulaştı. Kanada başbakanının istifası bu sonuçlardan bir tanesi. Okuyunca ve yazınca kulağa ütopik gelse de Kanada, Amerikan eyaleti haline gelebilir.
AMERİKAN DOKTRİNLERİ
ABD Başkanı James Monroe, 2 Aralık 1823’te bu doktrini kongreye sunmuştur.
Bu doktrine göre ABD, Avrupa’daki olaylara karışmayacak ve Avrupalı güçlerin Amerika kıtasındaki varlığına saygı gösterecek; Avrupa devletleri de Latin Amerika’da ortaya çıkan cumhuriyetler üzerinde yeni bir sömürge politikası gütmeyecektir.
Amerika ‘’Yalnızlık Politikası’’ ile Avrupalı devletleri Amerika’dan uzak tutmak istemiştir.
Doktrin ilk bakışta Amerikalıların savunmasını amaçlamakla birlikte ABD’nin ilerideki yayılma hareketlerine bir hazırlık imkânı da oluşturmuştur.
SOĞUK SAVAŞ
Truman Doktrini, 1947 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Harry Truman tarafından Sovyet tehdidine karşı hazırlanmış plandır. Truman Doktrini, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası politikasının değiştiğini ve Sovyet karşıtlığının bu yeni politikada temel esas olduğunu ilan etmiştir. Jimmy Carter tarafından 23 Ocak 1980 tarihinde açıklanmıştır. ABD’nin ulusal çıkarlarını korumak için İran Körfezinde gerekirse askeri güç kullanmaktan kaçınmayacağı yolundaki politikaya verilen isimdir. Bu, ABD’nin, Soğuk Savaş dönemindeki rakibi SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesine gösterdiği bir tepkidir. Aynı zamanda SSCB’nin Basra Körfezi’nde nüfuz tesis etme gayretlerine karşı yapılan bir meydan okumadır. ABD bu doktrinle askeri güvenlik şemsiyesini Körfez bölgesini de kapsayacak biçimde genişletmiştir.
ORTA DOĞU'YA BAKIŞ
MADE İN USD DARBELERİ
Reagan Doktrini, ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Soğuk Savaş’ın son yıllarında Sovyetler Birliği ve komünistlerin dünya üzerindeki etkisini kırmayı amaçlayan bir dış politika stratejisiydi. Bu doktrin, 1980’lerden Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1991 yılına kadar ABD dış politikasının merkezi olmuştur. Reagan Doktrini çerçevesinde ABD Sovyetler Birliği destekli Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki sosyalist ülkelerdeki antikomünist direniş hareketlerine açık ve gizli destek vermiştir.