Zaman çok çabuk geçiyor.
15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçmiş.
Yapılış ve amaçlar itibariyle tüm darbelerden farklı bir yapısı olan bu darbe girişimi başarıya ulaşsaydı, savaş vererek kazandığımız demokrasimizi kaybedecektik ve kim bilir geri almak için nasıl bir savaşı vermek zorunda kalacaktık!
Önceki darbelerde demokrasi bir süreliğine askıya alınır sonra yeniden demokrasiye geçilirdi.
Eğer FETÖ’cü hainler başarılı olsaydı demokrasi lav edilirdi.
Zamanın önemli özelliklerinden bir tanesi de geride kalan süreçleri anlamamızı sağlamasıdır.
15 Temmuz'dan bu yana geçen zaman da durumun vahametini ve tekrar böyle bir duruma düşmememiz gerektiğini kavramamız için yeterli.
Ancak atlattığımız tehlikenin büyüklüğünü unutmadan tekrar böyle bir tehlikenin yaşanmaması için neler yapmalıyız ya da neleri yapmayı bırakmalıyız bunun için çalışılmalı.
Çünkü gerekli dersleri bana kalırsa almadık.
Zihniyetimizde köklü bir değişim olması gerekiyordu.
‘Oldu mu?’ derseniz, bence olmadı!
***
Fetö terör örgütü kıvamına gelirken cemaat aşamasındayken ciddi destekler aldı.
Tehlikenin farkına varıldığında da ki; bu tehlikeyi ilk önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan farkına vardı.
Ancak Erdoğan bile kendi partisinin teşkilatlarına uzun süre bunu anlatamadı. AK Parti teşkilatlarının kahir ekseriyeti FETÖ’nün hain yüzünü görmediler görmek de istemediler.
Hatta FETÖ ile bağlantılı olan AK Parti üyelerinin, yöneticilerinin tasfiye süreci hep araya birilerinin hatır koymasıyla akamete uğradı.
Devletin içindeki FETÖ artıklarının temizlenmesi hala devam ediyor.
Bu süreç kararlılıkla sürdürülüyor.
***
Gelelim gerekli derslerin alınmaması ve zihniyet değişikliğine gidilmemesi meselesine.
Ne yazık ki birçok cemaat FETÖ’nün ilerlediği çizgide ilerlemeye devam ediyor. FETÖ bu tip oluşumlar için rol model oluşturdu.
Bunların faaliyetleri partilerde, devlet kurumlarında ve iş dünyasında yoğun şekilde sürüyor.
Her birisinin gönlünde FETÖ’nün elde ettiği gücü yakalamak var.
Zihniyet olarak bu tip oluşumların önüne geçilmesi gerektiğini idrak ederek hareket etmemiz gerekli.
Bunu idrak etmediğimiz sürece başka fetörist kalkışmalara da zemin hazırlamış oluruz.
********************************************************
BASINLA İLİŞKİLERİN KRİTİK ÖNEMİ
15 Temmuz Demokrasi Günü'nde Bursa'da sahada çalışan genç meslektaşlarımın karşılaştığı zorluğu yer yer de zorbalığı tasvip etmek mümkün değil.
Devletin verdiği basın kartları, halkın bilinç düzeyini yükseltmek için devletin düzenlediği bir organizasyonda yok hükmünde oluyor.
Bursa Türkiye'nin çok önemli bir kenti.
Sanayi, tarım turizmde olduğu kadar devlet bürokrasisinde de çok önemli bir ağırlığa sahip.
Bursa da görev yapan vali, il emniyet müdürü, il jandarma komutanı, il müdürleri gibi üst düzey bürokratlar için başarılı görev yaparlarsa daha üst noktalara gitmek için bir sıçrama tahtası özelliğinde olabilir.
Bursa'da görev yapmış nice bürokrat, emniyet genel müdürlüğü dahil bir çok kilit pozisyona atandılar.
Bu kişiler; o konumlara Bursa'daki uyumlu çalışmalarıyla geldi.
Kısacası vali ve emniyet müdürünün basınla ilişkili tutumları da kendi kariyerlerinde yükselmeleri ya da tenzili rütbe almalarında açıkçası bakılan kriterlerden birisi.
Bursa'da görev yapan bürokratın gözlerin üzerinde olduğunu bilerek hareket etmesi gerekiyor.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Efkan Ala'nın Bursa'ya olan ilgisini söylemeye gerek yok.
İl Vali’si ve Emniyet Müdürü’nden basınla ilişkilerini daha uyumlu ve iş birliği odaklı şekilde sürdürmesini bekliyor.
Bursa İl Emniyet Müdürü Dr. Sabit Akın Zaimoğlu'nun koruma şube müdürü ve çevik kuvvet şube müdürünü basınla ilişkilerde ve görev esnasında işlerini iyi yapması konusunda uyarmasını bekliyoruz.