Şanslısınız çünkü hala hayattasınız… Hayattayız.
Ata Demirel’in oyununda dediği gibi, “Bugün de sağ salim evime dönebildim.” Ama bu yarının garantisi değil.
Albert Camus’un şu sözü ülkemizi çok iyi özetliyor: “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.”
*Yağmur yağdığında elektrik kaçağı nedeniyle yolda yürürken ölebilirsiniz.
*Kumpir yediğiniz için bakteriden ölebilirsiniz.
*Kadın ya da çocuksanız, tecavüz edilerek, günlerce işkence görerek ölebilirsiniz.
*Cesediniz bir çuvalın içinde dere yatağında bulunabilir.
*Vücudunuz testereyle kesilip, parçalara ayrılarak bir bavulun içine doldurulabilir.
* Boğularak öldürülebilir, cesediniz bir varilde yakılarak üstüne beton dökülebilir.
*Dini eğitim alsın diye belli merkezlere gönderdiğiniz çocuğunuzun başına tecavüz, işkence, ölüm her şey gelebilir.
*İnşatta çalışıyorsanız, üstünüze bir vinç düşebilir, 5. kattan 10. kattan yere çakılarak hayatınızı kaybedebilirsiniz. (Bunların iş kazası değil iş cinayeti olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.)
*Madende çalışıyorsanız, yerin metrelerce altında zehirlenerek, ya da toprak altında kalarak can verebilirsiniz.
*Okulda çocuğunuz üstüne lavabo ya da bahçe kapısı devrilebilir, hastanede yanlış iğne yüzünden hayatını kaybedebilir.
Ne acı ki, örnekler bu köşeye sığmayacak kadar fazla.
Son verilere göre, Kartalkaya’daki otel yangınında 76 kişi hayatını kaybetti. Bu otelde ölenlerin de, yukarıda saydıklarımın da akıbeti aynı oldu. Hiç yok yere canlarından oldular… Kimi erkek cinayetine kurban gitti, kimi de daha fazla kazanç sağlamak uğruna alınmayan önlemlerden…
Otel yangını da bunlardan biri… Olayın akabinde sorulan, sorulması gereken, üstünde ısrarla durulan tek bir soru var:
Bu otelde yangın denetimleri yapılmadı mı? Yapıldıysa nasıl yapıldı, raporlar bize ne gösteriyor?
Ve elbette yaşadığımız her vahim olayda olduğu gibi bunda da ihmaller zinciri söz konusu.
Otel bölgenin en yüksek rakımlı yerinde. İtfaiyenin buraya ulaşması yaklaşık 1 saat sürüyor. Bu zaman diliminde zaten onlarca ölü olması kaçınılmaz. Otelin arka kısmı yamaç olduğu için itfaiye araçları buraya giremiyor. Girmeye çalışan araçların üstüne, yanan ahşap parçaları düşüyor. (Otel ahşap, yangın da bu nedenle hızla yayılıyor!)
Vatandaşlar yangına uykularında yakalanıyor. Sağ kurtulan biri, gürültüye uyandıklarını belirtiyor. Yani alarm sistemini duyan yok, yangın merdiveni yok. Acil çıkış kapısının da olmadığı söyleniyor. Yangın önleyici sistem yok. TMMOB’da açıklamasında otelde yayılımını engelleyen ve söndüren otomatik yağmurlama (sprinkler) sisteminin olmadığını belirtti.
Yani yangın ihtimaline karşı hiçbir önlemin olmadığı görülüyor.
Tabi ki bunlar soruşturma sonunda ortaya çıkacak şeyler.
Yangın 4. katta çıktığı için alevler hem alt katlara hem de çatıya hızlıca ulaşıyor.
Yangın otelin mutfak kısmında çıkıyor. Yağ yangını denen bir durum var. Burada çok miktarda yağ olduğunu düşünürsek, bunun da yangına neden olmuş olabileceği ihtimaller arasında. Uzmanlar bunun suyla da söndürülemediğini, ayrı bir sistem gerektiğini söylüyor. Kundaklama da iddialar arasında…
Şimdi buranın denetimi hangi kurumun elinde bunun üzerine gidiliyor. Fakat denetleme yetkisinin kimde olduğu konusunda da tartışma yaşanıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda mı, belediyede mi?
Otellerin denetimleri farklı farklı kurumlara ait. Örneğin yeme-içme kalitesiyle ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı, havuzla ilgili Sağlık Bakanlığı, yangınla ilgili denetimi ise İtfaiye kurumu yapıyor. İtfaiye de belediyeye bağlı çalışıyor.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, burasının turizm özel alanı yani milli park sınırlarına girdiğini, bu durumda denetim yetkisinin de Bakanlık’ta olduğunu söylüyor. Başkan Özcan, ruhsat ve denetim yetkisinin kendilerinde olmadığını söyleyerek topu Bakanlık’a atıyor.
Otelin müracaatı üzerine Bolu Belediyesi İtfaiyesi'nden verilen yangın yeterlilik belgesinin 22 Kasım 2007 tarihli olduğunu söyleyen Özcan, "Bu tarihten sonra, Bolu Belediyesi tarafından bu binaya, 'Yangınla ilgili önlemler alınmıştır' şeklinde herhangi bir rapor verilmemiştir" ifadesini kullandı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise otelin 2021 ve 2024 yıllarında tür ve sınıflandırma denetimlerinin yapıldığını, iş yeri açma, çalışma ve yangın yeterlilik ruhsatlarının talep edildiğini belirtti.
Ersoy, "Otelin itfaiye tarafından verilmiş yangın yeterlilik belgesi mevcut. Bugüne kadar da itfaiye tarafından yangın yeterliliğiyle ilgili bize bildirilmiş olumsuz bir durum bulunulmamış. Soruşturma süreci de devam ediyor" şeklinde beyanat verdi ve tesiste 2 yangın merdiveni olduğunu aktardı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da “Denetleme yetkisi kimde?” sorusuna, idari tahkikatla ilgili çalışmayı en fazla 10 gün içinde tamamlayacakları yönünde yanıt verdi.
Otel denetlendi mi? Kaç kez ve kim tarafından denetlendi? Denetleyenler denetlendin mi?
Ortada büyük bir soru işareti yumağı var.
Buranın turizm alanı olup olmadığıyla ilgili bile tartışmalar var.
xxxxxxxx
Otel 1998’de kuruluyor. Sonrasında Avrupa Birliği müzakerelerinin olduğu bir döneme giriliyor. 2007’de, Türkiye’deki işletmelere “Binalarınızı AB normlarına göre inşa edin” deniliyor. Yangınla ilgili bir yönetmenlik çıkıyor. Ve oldukça geniş ve detaylı bir yönetmelik. En önemli madde ise sprinklerle ilgili. Yangın çıktığında, sistem 60 dereceyi hissettiğinde, sulama sistemi otomatik olarak devreye giriyor, alevler büyümeden sönüyor.
O dönemde bu yönetmeliğe uyulduğuna dair rapor veriliyor. Fakat yanan otelin fotoğraflarında bu sistemin olmadığı görülüyor.
Araştırmalara göre bu otel işletmecisi, ortalama 30-40 bin dolara bu sistemi kurabiliyor. Geceliği 40 Bin TL olan bir otelden bahsediyoruz.
Üstelik bu tesisle ilgili müşterilerden gelen şikayetler de mevcut. Teleskilerde saatlerce asılı kaldıkları, odaların eski ve bakımsız olduğu aktarılıyor.
Xxxxxxxx
Onca insan feci şekilde can vermişken diğer otel müşterilerinin kayak yapmaya devam etmesi ise dehşete düşürdü. Ahlaki geriliğin, yozlaşmanın, duyarsızlaşmanın, hissizliğin son noktasındayız.
Öte yandan morglarda yer kalmayınca, cesetlerin özel bir tavuk firmasının derin donduruculu aracına konulması öfkenin tavan yapmasına neden oldu. Alevler içinde can veren insanların, üzerinde kızarmış piliç görselinin olduğu araca konulması akıl alır gibi değil.
Bu olayda da fırsatçılar yine kendini gösterdi. Kente dışarıdan geldiği kaydedilen bazı özel cenaze nakil araçlarının, ailelerden, Ankara ve İstanbul'a gidecek cenazeler için 100 bin TL'ye yakın rakamlar talep ettiği kaydedildi.
xxxxx
İhmaller araştırılıyor. Lakin görünen manzara çok vahim. Bu facia göz göre göre gelmiş.
Ölü sayısının artmaması için şu an tek yapabildiğimiz umudumuzu yüksek tutmak…
Peki ya çığlık çığlığa can verenler…