Hava Durumu

Eray Soykan’ın dilinden ‘Orhan Veli’

Yazının Giriş Tarihi: 25.04.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.04.2025 00:05

“Gemlik’e doğru denizi göreceksin sakın şaşırma…”

Bursa’dan Yalova’ya doğru giderken Gemlik girişinde ziyaretçileri bu tabela karşılar. Orhan Veli Kanık’ın bu şiiri, özellikle Bursalılar için ayrı bir önem taşır.

Usta şairin en kısa şiiri olarak bilinen bu dizeyle ilgili, dikkat çeken hikâyeler var.

Aziz Nesin, Müjdat Gezen’le birlikte Bursa’da bir imza gününe katılmaz üzere yola çıkar. Gemlik Körfezi'ne yaklaştıkları sırada Müjdat Gezen şu uyarıyı yapar: “Önümüzdeki tepeyi aşınca denizi göreceksin. Sakın şaşırma…”

Buna rağmen tepeyi geçince büyük bir şaşkınlık kaplar Aziz Nesin'i. Hatta sağ elinin parmağını ön cama çarpar, denizi gösterip "Aaaa! Deniz..." diye bağırır. 1942 yılında yazdığı şiirle Müjdat Gezen'i uyaran kişi de Orhan Veli'den başkası değildir...

“İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileri her alanda yoğun olarak hissedilmekteydi. Halk gerek şehirler arası gerekse şehir içi ulaşımda bile çok ciddi zorluklar yaşamaktaydı. Gemlik coğrafyasının çevresi dağlarla çevrili olduğundan buraya ulaşmak o yıllarda oldukça zahmetlidir. Tepelerden tepelere yılankavi ve dolambaçlı şekilde inilen veya çıkılan bu yolların güçlüğünü şair bize üç satırlık bir şiirle anlatır. Yolcu; hayattan bezmiş, yolun bir türlü bitmeyeceğine inanmışken şair müjdeyi verir. “Denizi görmek” karada yaşanılan sıkıntıların bitmesine ve rahatlığa işaret eder. Orhan Veli, yaşadığı zorluklara rağmen, bunların aşılacağına dair bir inanç beslemektedir. Şiir okuyucusuna bir müjde vermenin sevincini yaşamaktadır.” (Duygu Büyük- Orhan Veli Kanık’ın Şiirlerinde “Deniz” Tasavvuru)

Deniz, Orhan Veli Kanık’ın şiirlerinde ana temalardan biri olarak yer alır ve denizle olan derin gönül bağı sanat anlayışını da yönlendirmiştir.

“Orhan Veli, günlük sıkıntıları bertaraf edebilmek için denize yönelerek, uzaklara kaçışı tasavvur etmektedir. Orhan Veli’nin şiirlerinde “deniz”e özel bir önem verdiği ve bir güzellik unsuru olmasının yanında ulaşılacak bir hedef olarak ele alındığı görülür. Bazen de “deniz” toplumsal bir eleştirinin yan unsuru olarak şiirde yer bulur. Sıradan insanların garip şiirine girmesi ile denizin de şiirlerde kendine yer bulması arasında bir ilintinin olduğu düşünülmektedir.” (Duygu Büyük- Orhan Veli Kanık’ın Şiirlerinde “Deniz” Tasavvuru)

Garip (I. Yeni) olarak bilinen akımın kurucusu Orhan Veli Kanık’ın asıl ismi Ahmet Orhan’dır. Orhan Veli olarak bilinip tanınmasının nedeni, soyadı kanunundan önce babasının adı olan Veli’den dolayıdır.

Garip hareketi, garipçiler ya da birinci yeni; Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday'ın kurduğu; Türk şiirinde yer etmiş anlayışları reddeden ve söyleyiş güzelliğini esas alan edebiyat akımıdır.

Gemlik Belediyesi, 2010 yılında ‘Orhan Veli Kanık Gemlik’e Doğru Şiir Ödülü’ düzenler ve bu usta şaire vefasını gösterir.

Orhan Veli bu ülkeye sadece şiirleriyle katkı sağlamamış, toplumsal önderlik de etmiş, gelecek kuşaklara örnek olacak eylemlere imza atmıştır.

Bunlardan biri, Nâzım Hikmet’in cezaevinden çıkartılması için Melih Cevdet ve Oktay Rifat’la üç gün süren açlık grevine katılmaları olmuştur.

****

Edebiyatımızın yapı taşlarından olan Orhan Veli Kanık'ın şiirlerinden yola çıkan oyuncu Eray Soykan, Bursa Aspera Sahne’de, ‘Denize Doğru Orhan Veli’ oyunuyla sanatseverlere duygu dolu anlar yaşattı.

Oyunun yönetmenliğini ve uyarlamasını da yapan Eray Soykan, izleyiciden tam not almayı başardı.

Veli’nin hayatında önemli yerleri olan balıkçı meyhaneleri, deniz, martılar, kalabalık içinde yalnızlık gibi temaları, şairin şiirlerinden yola çıkarak hikayeleştiren başarılı oyuncu, izleyiciyi büyüleyici bir atmosferin içine soktu.

Soykan, başarılı oyunculuğunun yanında farklı bir etkinliğe de imza atarak, izleyicilerle oyun bitiminde söyleşi düzenledi.

Çünkü bir sinema, tiyatro ya da gösteri izlediğimizde muhakkak kafamızda soru işaretleri oluşur. Ya da bir diğer deyişle düşüncelerimizi, hissettiklerimizi paylaşma ihtiyacı duyarız.

Ki bunu da Soykan, şöyle ifade etti:

“Tiyatro dediğiniz şey üzerine konuşulması gereken bir alan. Biz de bunu Aspera Sahne’de her oyun sonrası yapıyoruz. Neden izledik, nasıl izledik vs. gibi durumları konuşuyor, fikir alışverişi yapıyoruz. Bu benim bir sonraki oyunlarım için de oldukça faydalı oluyor. “

Çocukların da yoğun ilgi gösterdiği oyunda, onlar da oyuncuyu soru yağmuruna tuttu. Genç oyuncunun, hem oyunun girişinde hem de oyun sonunda izleyici ile interaktif olması, dikkatimi çeken hususlardan biri oldu.

Kendisine, en çok merak ettiğim soruyu yönelttim: “Bu role nasıl hazırlandınız? Şairin eserlerini, şiirlerini ve hayatını araştırma aşamaları nasıl oldu?”

“Orhan Veli gibi usta bir oyuncuyu canlandırmak tabiki hiç kolay olmadı. Çok araştırma yaptım. Bilinmeyen bir sürü hikâyesi olduğunu, şiirlerinden ziyade hikâyelerinin çok güçlü olduğunu öğrendim. Ve neden bu şiirleri yazdığıyla ilgili çok araştırma yaptım. Çok değerli edebiyat tarihçileriyle görüştüm bu aşamada...

Mesela bir şiiri var; Cep delik, cepken delik, kol delik, mintan delik, yen delik, kaftan delik, kevgir misin be kardeşlik… Evet, çok güzel -de neden? Ancak işsizlik gibi bir hikâyesi varsa bu şiiri yazabilmiştir diye düşündüm ve oyunu bu mantıkla kurguladım.”

Yakın illere turnelere de çıktıklarını aktardı Soykan:

“Bu oyunu Türkiye’de 2 kişi oynuyoruz. Diğeri Reha Özcan’ın Bir Garip Orhan Veli oyunu. O Müşfik hocanın tekstini oynuyor. Benimki Türkiye’de ilk. Bu zaman kadar hep şiirleriyle yaptılar bu işi. Benim uyarlamamda içinde hikâyeler de var. Gerçekten çok güzel gidiyor. Ödüller de aldık, bunlar elbette bizi çok mutlu etti. Bu sanırım 72. oyunum. İzleyicinin tepkisi çok güzel. Ve her defasında ayrı bir duyguya giriyorum oynarken…”

“Oyunun çok beğenilmesinin üç nedeni var. Müzikal olması, hikâyenin birbirine geçişli olması ve oyunun kısa sürmesi. Oyunun süresinin uzaması, yararına değil zararına olur çünkü…”

Soykan, uyarlamayı yaparken hangi yöntemleri kullandığını da şöyle aktardı:

“Orhan Veli garip bir adam; güldürürken bir anda hüzünlendirebiliyor. Ben de oyunda bunu yapmaya çalıştım. Hikâyelerini 3 temaya indirdim. İşsizlik teması, şairin sevdası ve aşkları olarak… Şiirlerini o hikâyelere bağladım. Onu anladığım an işim daha çok kolaylaştı.”

Soykan’a ayrıca, “Benim gözlemlediğim kadarıyla birkaç yıldır oyuncular kendilerini daha özgür hissediyor sahnede ve mesajlarını daha rahat iletebiliyorlar. Gerçekten de böyle mi? Oyunda iliştirdiğiniz politik mesajların son süreçlerle bir bağlantısı var mı?” sorusunu yönelttim.

“Sanatçının her zaman yönetimle bir derdi vardır. Çünkü özgürce oyunlarımızı sergilerken desteklenmek isteriz. Sanat da konular değişiyor ama dert hep aynı… Örneğin İstibdat Kumpanyası oyunumuzda Abdülhamit döneminden bu yana olan süreci anlatıyorum. Ama izleyen her seyirci ‘Sen bu dönemi anlatıyorsun. Aynılarını yaşıyoruz’ diyorlar.

Sanatçının, oyuncunun muhalif dilinin biraz daha yüksek olması gerektiğini düşünüyorum” dedi ve herkesi tiyatrolara destek olmaya davet etti.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.