Sağlıklı toplumun temel taşlarını oluşturan elementlerden biri de sağlıklı iletişim yöntemleridir.
Sevgi ve saygının birbirinden beslenerek oluşturulan ilişkiler, hem mutlu yetişkin bireyler, buna paralel mental olarak daha sağlıklı çocukların yetişmesi anlamına geliyor.
Problemli ilişkilerde iki kişiyi de bilfiil mutsuz eden bir durum ortaya çıkarken, bireylerin mutsuzluğu günlük tüm pratiklere yansımakta, sonuç olarak depresif kişi sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Problemli evlilikler ise bir başka sorunu daha doğuruyor. Sürekli gergin bir ortamda büyüyen, şiddete etken/edilgen olarak dahil olan çocuk, daha o yaşta şiddeti ‘öğrenmekte’, güven duygusu oluşamamakta, yetişkin yaşlara geldiğinde ise travmalarının temelini oluşturduğu birçok psikolojik sorunla hayatını idame ettirmek zorunda kalmaktadır. Bu da totalde ‘sakat’ bir toplumun meydana gelmesine neden olmaktadır.
Yalnızlaşmanın, anlaşılamama duygusunun, kendine, doğaya ve diğer bireylere yabancılaşmanın gün geçtikçe kendini daha fazla hissettirdiği bu çağda, aldatma da önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kadın erkek fark etmeksizin aldatma sayılarının sürekli artmasının temelinde ise iletişimsizliğin, yalnızlığın ve kişinin kendini var edememesi olarak görüyorum. Sorunlarını, isteklerini, beklentilerini birbirine yeterince ifade edemeyen, sağlıklı bir iletişim yaratamayan çiftler arasında saygı da belli bir süreden sonra azalmaya başlamakta bu da aldatmadan tutun da şiddete başvurmaya kadar gitmektedir.
Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, ilişkilerdeki 3S kuralından bahsederken, çiftlerin mutlu, başarılı bir birliktelik yürütebilmesi adına anahtar noktalara değiniyor. Aldatmayı, “Kişinin hayatındaki ya da ruhundaki fiziksel ya da psikolojik boşlukları doldurmaya yönelik saptığı bir ters yol” olarak tanımlarken, çiftler için aldatmadan sonra tekrar bir araya gelinse de eski rutine dönmenin hemen mümkün olmayacağını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Ters yolun trafikte de bir cezası olduğu gibi aldatan kişinin de uzun vadede bu durum ortaya çıksın ya da çıkmasın dışsal veya içsel olarak kendini bir cezaya maruz bıraktığı gözlemleniyor. Sadakatsizlik karşı tarafa yapılmış gibi gözüküyor olsa da zamanla aldatan kişide sadakat duygusunun zayıflaması, kendisini kötü hissetmesine sebebiyet verebiliyor. Çokça duyduğumuz söylemlerden birkaçı olan ‘ben aşık olamıyorum, ben sadık kalamıyorum, ben seni üzerim’ söylemleri aslında kişinin öğrenilmiş çaresizliğinden doğmaktadır. Bunu duyan karşı taraf ise bağımlı ilişki örüntüsüne sahip ise ‘ben aşık olamam’ diyen partnere daha çok sarılacak ve partnerin öğrenilmiş çaresizliğini tetiklemiş olacaktır.”
Görüldüğü gibi bu sağlıksız ilişki türü, kısır döngü halinde devam ediyor.
Taşkın, daha da çarpıcı bir duruma parmak basıyor ki bu, kişinin bu anlamda aslında birçok sinyali verdiği yönünde… Uzman, ilişki kurma rehavetinde bu sinyallerin çok fazla önemsenmediğine vurgu yapıyor.
İlişkinin ilk başlarında hissedilen aşk, tutku, sevgi gibi çok yoğun duyguların ilerleyen yıllarda aynı şekilde kalmadığını söyleyen Taşkın, şunlara dikkat çekiyor:
“Zamanla bu duygular evrilir. Evrilirken duyguları yönlendirmek oldukça önemlidir. İlişkide ‘sevgi, saygı, sadakat’ten oluşan 3S kuralının oldukça önemli olduğunu söyleyebiliriz. Eğer evrilen duygular bu 3S’den birine evriliyorsa bu süreç ilişkiyi olumlu yönde etkileyecek demektir.”