Osmanlı döneminin önemli isimlerden biri olan Şeyh Bedreddin'in hayatı, Hakan Alak imzası ve "Hakikat Şeyh Bedreddin" ismiyle beyazperdeye taşındı.
8 Ekim'de vizyona giren filmin, Bursa'daki sinema salonlarında birkaç gün gösterimde kaldıktan sonra kaldırıldığını öğrendiğimde, yetkili isim ve kurumlarla iletişime geçtim. Çünkü neden böyle bir karar alındığını kamuoyunun da bilmesi gerekiyordu.
Filmin yapımcılığını üstlenen İmece Film ile irtibata geçtiğimde, izlenme sayısının beklentinin altında gerçekleştiği gerekçesi ile Bursa'daki sinema salonlarında gösterimden kaldırıldığı teyit edildi. Ayrıca salonların, böyle bir süreçte risk almak istemedikleri (!) de ifade edildi.

SARIBAL: DAHA FAZLA KİŞİYLE İZLEYECEĞİZ
Filmin tekrar gösterime sokulması için devreye giren Bursa Dersimliler Derneği Yönetim Kurulu üyesi Hediye Zengi ise CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal'la durumu istişare ettiklerini, sinema salonlarıyla, toplu gösterim yapmak için anlaşmaya çalıştıklarını aktardı.
Neler yapıldığı noktasında kendisine ulaştığım Sarıbal da, filmin gösterime sokulması için örgütlerden yoğun bir talep olduğunu belirtip, "Film, hala sinemalarda fakat sayı gerekçe gösterilerek gösterimden çekildi. Biz de derneklerle bir araya gelerek salonlara taleplerimizi iletiyoruz. Kabul ettirebilirsek, bize şart koştukları rakamın da üstünü bir araya getireceğiz" şeklinde kararlığını ifade etti.

'SOL' ÖZELEŞTİRİ YAPMALI
Görüşüne başvurduğum Yapımcı ve Senarist Ali Şahin de 'sol'un özeleştiri vermesi gerektiğinin altını çizip önemli noktalara dikkat çekti.
"Bu filmi en başta gösterime sokarken zaten zorlandık. Çünkü süreçten dolayı salonlar açıkçası bu filmi sokmak istemedi. Bursa'nın yanında ayrıca Bartın, Erzincan ve birçok ilde belli kurum ve sendikaların devreye girmesiyle filmimizi kabul ettirebildik.
Biz bu filmi büyük sermaye ile değil, büyük emekler harcayarak kooperatiflerle hayata geçirdik. Amacımız ulaşabildiğimiz kadar daha büyük bir kitleye ulaşmaktı. Çünkü zaten bu filmin kahramanları aslında halkın kendisi... Bu toplumun emekçileri ya da ötekileştirilmişleri...
Salonlar, 2- 3 günün izlenme rakamlarına bakarak, kaldırma kararı aldı. Burada 'solun' da bir özeleştiri vermesi gerekiyor. Kurumlar ilk hafta filmi izlemekte geç kaldı. İlk hafta gerekilen ilgi gösterilseydi ve filme sahip çıkılsaydı, biz bu sorunu yaşamıyor olacaktık. Zaten en başta bir çekince vardı, bir de kurumların filmi izleme noktasında geç kalması işi daha çok zorlaştırdı. Evet, zaten pandeminin sinema üzerinde olumsuz bir etkisi var ama bunun yanında endişe ve korku da var. Bunları da anlayabiliyoruz. Biz bu filmi yaparak aslında zoru başardık ve 197 salonda gösterime sokabildik."

TEK NEDEN İZLEYİCİ SAYISI MI?
Şahin'in, "Mehmet Akif" filminin ara ara izleyicisinin olmamasına rağmen bile hala vizyonda kaldığını söylemesi de, akıllarda elbette soru işaretleri oluşturuyor.
Gerçekten bu kararın alınmasında 'izleyici sayısı' mı kriter alındı? Yoksa sayılar işin bahanesini mi oldu? Eğer böyle olduysa filmi izleyecek kitleye haksızlık, sinema emekçilerine de büyük bir saygısızlık olmadı mı?
Ya da ortada bu kadar korku oluşturacak şey neydi?
Bu sorular çoğaltılabilir ve bizim de bunları sormamız doğal hakkımız...
Avrupa turnesine çıkarak toplu gösterim yapacaklarını söyleyen Şahin, bunu Türkiye'de de yapmayı planladıklarını belirtti: "Salonlardan kaldırılsa, kafelerde bile filmi halkla buluşturabiliriz.
Yani filme imza atanlar oldukça kararlı... Peki ya biz bu emeğe ne kadar sahip çıkacağız? Asıl önemli nokta da bu işte.
Velhasıl, koronavirüsün etkisi ile çökme noktasına gelen sinemayı bir şekilde ayakta tutmamız şart. Bu olumsuz ekonomik dar boğazda binbir çabayla böyle yapımlar ortaya koyan sinema emekçilerine sahip çıkmak, aslında sanatımıza sahip çıkmak anlamına geliyor. Hangi daldan olursa olsun sanatla beslenmeyi bırakırsak nereye sürükleniriz hiç düşündük mü?