Hava Durumu

Deprem gerçeğiyle tanıştık

Yazının Giriş Tarihi: 29.04.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.04.2025 00:05

İlk selamda, Turgut Uyar’ın şu dizelerini anmak isterdim:
"Tanışmak… Birbirine benzemez iki gecenin aynı sabaha uyanması gibi."

Sonra Ahmet Arif’in dostluk üzerine söylediklerini paylaşmak isterdim:
"İki dostun karşılıklı oturduğu ve dünyayı biraz daha katlanılır kıldığı o muhabbet anı..."

Ve ardından Cahit Sıtkı Tarancı’nın içli arayışıyla seslenmek isterdim:
"Seni arıyorum..."

Niyetim buydu. Ama hayat bize başka bir gerçeği hatırlattı: Deprem oldu.

Türkiye, binlerce yıldır depremlerle yoğrulmuş bir coğrafyada yer alıyor. Kuzey Marmara Fay Hattı, görünmez bir zaman mayını gibi sessizce uzanıyor.

Biliyoruz ki, deprem öldürmez; ihmal öldürür. Yine de bildiklerimizin hayatlarımıza tam anlamıyla yansıdığını söyleyemeyiz.

Sık sık içimizde şu sorular yankılanır:

"Ben tek başıma ne yapabilirim?"

"Bu sorun benim sorumluluğum mu?"

İşte tam burada farklı bir bakış açısına ihtiyaç var. Pareto İlkesi bize şunu hatırlatır: Sonuçların yüzde 80’i, nedenlerin yalnızca yüzde 20’sinden doğar.

Yani küçük bir değişim, büyük bir dönüşümün kıvılcımı olabilir.

Ve o değişimin merkezinde biz olabiliriz.

Mahatma Gandhi bu gerçeği şöyle özetler:

"Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol."

Çünkü bireysel değişim, toplumsal dönüşümün ön şartıdır.

Şu soruyu sormalıyız:

İnsan sadece bilen bir varlık mıdır, yoksa bilen ve değiştiren bir varlık mıdır?

Bizim cevabımız açık: Hem bilmek hem değiştirmek zorundayız.

Aristoteles, Nikomakhos Etik’te insan hayatının en yüksek amacının mutluluk olduğunu söyler.

Ama mutluluğun şansa bırakılacak bir şey değil, erdemli bir yaşamla kazanılabileceğini vurgular.

Ve erdemlerin en kıymetlisi, bana göre, doğruluktur: Gerçekle yüzleşmek, iç dünya ile dış dünya arasında samimi bir uyum kurabilmek.

Kendi gerçeğimle yüzleşiyorum: Bursa’da, Nilüfer ilçesinde yaşıyorum.

Ve üzülerek söylüyorum: Zemin zayıf, yapı stoğu kırılgan, kentsel dönüşüm çalışmaları yetersiz.

Üstelik geçmişte yapılan hatalar, gelecekte atılması gereken doğru adımları da zorlaştırıyor.

Oysa Yıldırım ilçemizde umut verici bir model gelişiyor.

Özellikle Mimar Sinan Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi'nde üç temel unsur bir araya gelmiş durumda:

• Hak sahipleriyle doğrudan kurulan güven ilişkileri,

• Müteahhitlerin üstlendiği finansman sorumluluğu,

• Kamunun denetleyici ama kolaylaştırıcı rolü.

Bu üçlü denge, bize önemli bir ders veriyor:

Dönüşüm yalnızca teknik bir mesele değil, toplumsal güvenin ve iş birliğinin bir yansımasıdır.

Ve bu yaklaşım yalnızca Yıldırım’a değil; Nilüfer’e, tüm Bursa’ya ve tüm Türkiye’ye ilham verebilir.

Eksikler, gecikmeler, hatalar... Hiçbiri bizi yıldırmamalı.

Çünkü değişim yalnızca devletin ya da belediyelerin işi değil; bilinçli bireylerin ortak sorumluluğudur.

Ve bireysel olarak yapabileceklerimiz saymakla bitmez:

• Binalarımızın depreme dayanıklılığını ölçtürmek,

• Riskli yapılarda yaşamayı reddetmek,

• Mahallelerimizde küçük bilinç halkaları oluşturmak,

• DepremeHazırım kampanyalarıyla toplumsal farkındalık yaratmak,

• Deprem gönüllüleri kurmak,

• AFAD toplanma alanlarını öğrenmek ve paylaşmak,

• Siyasi görüş fark etmeksizin, her platformda deprem gerçeğini gündemde tutmak.

Ayrıca unutmayalım: 6306 sayılı Kanun, riskli binaların dönüşümü için bireylere başvuru hakkı tanıyor.

İstersek, değişimi kendi ellerimizle başlatabiliriz.

Depremi durduramayız.

Ama ona karşı bilinçle, hazırlıkla ve dayanışmayla direnebiliriz.

Bugün, bir deprem yazısı eşiğinde tanıştık belki.

Ama buradan doğacak bilinç, yarının umudu olabilir:

Birlikte geleceği kuracak bir bilinç.

Önce içimizdeki 'ben'le tanıştık.

Sonra belki birbirimizle.

Ve şimdi niyet edelim: Bilinç, umut, birlik dolu bir geleceğe...

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.