Hava Durumu

Her evet, bir hayır mıdır?

Yazının Giriş Tarihi: 26.08.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.08.2025 00:05

Her “evet”, içinde sessiz bir “hayır” saklamaz mı?

Kimi zaman kabullerimizin derinliklerinde ince bir itiraz vardır. Çoğu kez sözle dile getirilmez; bir bakışta, bir dokunuşta, ya da uzun bir suskunluğun gölgesinde saklanır. Bazen de kelimelere dökülmeden kalbimizin diliyle anlatılır. Böylece evetlerimiz hayırla yoğrulur; hayırlarımız, beklenmedik bir ‘evet’te var olur.

Her “evet” bir ihtimali feda eder; her “hayır” başka bir ihtimali var eder. Bir evet doğumdur; bir hayır, korunmadır. Bir evet cesarettir; bir hayır, kabulleniştir. Bir evet elesteki parıltıdır; bir hayır, sadece elestte olanla var olmaktır. Bir evet şarkıdır; bir hayır, o şarkının size ait olmamasıdır.

Ve işte bu gerilimden doğar yeni bir sorgu:

Her evet bir kapının açılışı, her hayır bir kalbin susuşu mu?

“Evet” ve “hayır” … Hayatımızın pusulası gibi duran iki küçük kelime. Biri yeni bir yol açar bizlere, diğeri görünmez bir terazi kurar değerlere. Bazen tek bir karar, ömrün yönünü bükebilir; bazen de kaderin akışını bambaşka sulara sürükleyebilir.

Her seçim, doğru ile yanlışın kavşağında belirir. Ama bu kavşak yalnızca bireyle değil, toplumla da yolları kesiştirir. Doğru–yanlış ayrımı, vicdanların sesiyle, toplumların ortak değerleriyle, tarihin derin izleriyle şekillenir. Ahlak, işte bu yolda atılan her bir adımın melodisidir.

Antik çağdan ölçülü bir ses kulaklarımızda çınlar: Aristoteles’in sesi. Erdem, aşırılıkla eksiklik arasında saklı altın bir çizgi. Cesaret, korkaklık ile gözü karalık arasında; cömertlik, cimrilik ile savurganlık arasında dengenin musikisi. Doğru, yalnızca siyah ya da beyaz değil; gökkuşağının renklerinin ahengi.

Antik ölçünün dingin sesi, modern çağda evrensel yankıya evrilir. Kalabalıkların ortasında Kant’ın sesi yükselir. Ahlak, bireysel tercihin ötesindedir; herkes için geçerli bir yasada belirir: “Öyle davran ki, eyleminin ilkesi evrensel bir yasa olabilsin.” Gerçek özgürlüğe, bu evrensel ahlaka uymakla gelinir.

Fakat evrensel yasa çağrısı, yeni bir itirazı da beraberinde getirir: Yasayı kim yazar? Kimin kalemi, kimin iradesi belirler bu evrenseli? Ve işte tam bu noktada Nietzsche’nin duyulur sesi. O, aşkın olanı parçalayarak sorar: “Değerler kimindir?” Ona göre çoğu zaman iyi ile kötü, iktidarın kaleminde yeniden yazılır. Dün günah olan, bugün sıradandır. Medya ve algı oyunlarıyla değerler defalarca değiştirilebilir. İnsan, sorgulamalı, zincirlerini kırmalı ve kendi değerlerini yaratabilmelidir. Çünkü ancak o zaman özgürlüğüne kavuşabilecektir.

Peki değerleri yıkmak ve yeniden kurmak tek başına yeterli mi? Çünkü bizler sadece kendi sesimizle değil, ötekinin sesiyle de sınanırız. Ötekinin yüzündeki sessizlik çağrısına yönelir; yeniden ahlaklanırız.

Ahlak yalnızca denge, yalnızca yasa ya da yalnızca başkaldırı değildir. Çoğu zaman ötekinin yüzünde belirir. Bir mülteci çocuğun gözlerinde, bir savaş mağdurunun sessizliğinde, bir komşunun ihtiyaç bildiren ifadesinde ve en yakınımızda, sevgilinin gözyaşında.…

Yüz, yalnızca bakış değil; bizden talep edilen çıplak bir emirdir. Mülteci de mağdur da komşu da sevgili de aynı mutlak sesin ifadesidir: “Zarar verme!”

Hakikat, işte bu karar anında belirir. Bazen tek bir evet bir hayatı kurar; tek bir hayır, bir felaketi önler. Her evet, bir adım; her hayır, incitmemek için sessiz bir geri çekiliştir.

İnsan, evetleriyle göğe yazdığı kaderi, hayırlarıyla yeryüzünde korur. Çünkü her evet bir doğuş, her hayır bir hatırlayıştır. Her evet göğe yazı, her hayır yeryüzüne yazgıdır. Ve bu sır, elestte başlamış, elestte tamamlanacaktır.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.