Hava Durumu

Dijital ayna: Sosyal medya gençleri nasıl yıpratıyor?

Yazının Giriş Tarihi: 25.08.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.08.2025 00:05

Sosyal medya, bir kuşağın dünyayı algılama biçimini kökten değiştirdi. Gençler artık yalnızca gerçek hayattaki gözlerle değil, ekranın arkasında duran milyonlarca dijital gözle de büyüyor. Bu yeni düzende bir “beğeni” ya da bir “takip” yalnızca sembol değil; değer, aidiyet ve kimlik anlamına geliyor. Ancak bu dijital ayna, yansıttığından çok daha fazlasını bozuyor.

Kimlik Arayışı ve Onay İhtiyacının Çarpan Etkisi

Ergenlik ve genç yetişkinlik döneminin temel özelliklerinden biri kimlik arayışıdır. Bu dönem, bireyin “Ben kimim?” sorusuna yanıt aradığı ve bir yere ait olma duygusunu pekiştirdiği kritik bir süreçtir. Eskiden bu sorulara cevap aranan yer aile, okul, arkadaş çevresi gibi sınırlı sosyal alanlardı. Bugün ise bu arayış sosyal medyanın sonsuz sahnesine taşınmış durumda.

Sorun, sahnenin büyüklüğüyle birlikte ölçütlerin de değişmesinde yatıyor:

Beğeni sayıları, yorumlar, takipçi rakamları… Gençler için bir noktadan sonra bunlar yalnızca sayısal veriler değil, “onay ve kabulün kanıtı” hâline geliyor.

Sürekli Karşılaştırmanın Gölgesinde Büyümek

Sosyal medya ortamları insan doğasındaki en güçlü dürtülerden birini harekete geçiriyor: Karşılaştırma.

Bir gencin kendi hayatını, yaşıtlarının seçilmiş ve parlatılmış anlarıyla kıyaslaması kaçınılmaz oluyor. Herkesin en iyi hâlini gördüğü bir vitrinde, kendi eksiklerini ve sıradanlığını daha çok hissetmek, doğal olarak yetersizlik duygusunu besliyor.

Psikoloji literatüründe “sosyal karşılaştırma” olarak geçen bu süreç, ergenlikte daha kırılgan bir benlik yapısı nedeniyle daha da yıpratıcı. Kendini sürekli ölçen ve tartan bir bakış açısı, zamanla başarıyı değil kaygıyı, üretkenliği değil mükemmeliyetçi bir tükenmişliği getiriyor.

Ailenin Rolü: Sığınak mı, Yetersiz Liman mı?

Peki genç bu onay ihtiyacını ailesinden sağlayamaz mı? Elbette aile, ilk aidiyet alanıdır.

Sevgi, sınır ve destek; sağlam bir kimlik için temel unsurlardır.

Ancak günümüzün hızlı ve dağınık yaşamı, ailelerin bu rolü eksiksiz yerine getirmesini zorlaştırıyor.

İş temposu, iletişim eksikliği ve kuşaklar arası anlayış farkı, genci dijital dünyanın sunduğu “alternatif onay” kaynaklarına daha bağımlı kılıyor.

Dahası, ergenlik doğası gereği genci aileden bağımsız bir alanda kendini kanıtlama ihtiyacına yönlendirir. Sosyal medya da tam bu ihtiyacın cazip bir vitrini hâline geliyor.

Dopamin Döngüsü: Algoritmaların Görünmez Zinciri

Görünürde masum bir “beğeni” butonu, aslında beyinde ödül merkezini harekete geçiren bir mekanizma gibi tetikliyor. Bu küçük ödüller tekrarlandıkça, bir bağımlılık döngüsü oluşuyor. Platform algoritmaları, bu döngüyü bilerek besliyor; kullanıcıyı sürekli çevrimiçi tutan içerikleri öne çıkarıyor.

Gençler için sonuç çok net: Daha fazla beğeni için daha fazla paylaşım, daha fazla paylaşım için daha fazla vakit ve daha fazla kaygı.

Yıpratıcı Sonuçlar

Bu süreç, zamanla üç büyük tahribata yol açıyor:

Özsaygı Kaybı: Gerçek benlik, dijital performansla ölçülmeye başlanıyor.

Kaygı ve Depresyon: Sürekli karşılaştırma ve onay ihtiyacı, zihinsel yükü artırıyor.

Zamanın Erozyonu: Ekranda geçirilen saatler, öğrenme, üretme ve yüz yüze ilişkilerin önüne geçiyor.

Uzmanlar son yıllarda özellikle genç nüfusta uyku bozuklukları, dikkat dağınıklığı ve kaygı bozukluklarının artışında bu dijital yıpranmanın etkili olduğunu vurguluyor.

Çıkış Yolu Var mı?

Sosyal medyayı yasaklamak ya da görmezden gelmek çözüm değil.

Çözüm, dijital bilinç ve dengeli bir yaşam kültürü inşa etmekten geçiyor:

Dijital Okuryazarlık: Gençlere sosyal medyanın mekanizmalarını öğretmek ve eleştirel bir bilinç kazandırmak.

Güçlü Aile İletişimi: Dinleyen ve yargılamayan aile bağları, gencin güvenli alanını güçlendirir.

Alternatif Kimlik Alanları: Spor, sanat, gönüllülük gibi alanlar gençlerin kendini göstereceği sağlıklı platformlar yaratır.

Platform Sorumluluğu: Algoritmaların genç kullanıcılar için sınırlanması, aşırı uyarıcı içeriklerin azaltılması.

Dijital dünya, gençler için bir pencere ama aynı zamanda bir ayna.

Bu aynaya bakarken gençlerin kendini keşfetmesi mümkün fakat o aynanın yansıttığı şey gerçeklik değil, seçilmiş bir illüzyon.

Eğer aile, okul ve toplum bu gerçeği gençlere hatırlatamazsa, bir nesil kendi değerini ekranın soğuk ışığında aramaya devam edecek.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.