Bir mezuniyet töreni, yalnızca eğitim hayatının finali değildir. Aynı zamanda belirsizliğe açılan kapının tam eşiğidir. Gençler kep atarken aslında şu soruyu da havaya fırlatırlar: “Peki şimdi ne olacak?”
Her yıl Türkiye’de yaklaşık 1 milyon genç üniversite diplomasına kavuşuyor. Ne var ki bu mezun kitlesi için iş gücü piyasasında aynı oranda bir karşılık oluşmuyor. Genç işsizlik oranı hâlâ yüzde 20’lerin üzerinde seyrediyor ve bu tablo, bireysel çabaların ötesinde, sistemsel bir tıkanıklığa işaret ediyor. Eğitimle istihdam arasındaki köprü hâlâ tamamlanabilmiş değil; bu nedenle mezuniyet, bir bitişten ziyade belirsizliğe açılan bir ara bölgeye dönüşüyor. Gençlerin diplomayla birlikte yalnızca umut değil, aynı zamanda yönsüzlükle baş başa kalması, bu geçiş sürecinde yapısal bir yol haritası eksikliğini açıkça ortaya koyuyor.
Gençlerin Asıl Arayışı: İş Değil, Yön
Yeni mezunlar iş arama sürecinde temel bir açmazla karşılaşıyor: Deneyimsiz oldukları için işe giremiyorlar, ama işe giremedikleri için deneyim kazanamıyorlar. Bu döngü kırılmadıkça, özgüven kaybı ve umutsuzluk kaçınılmaz hâle geliyor. Pek çok genç “her işe başvurayım” düşüncesiyle yönünü kaybediyor; vakit kaybı bir yana, iç motivasyonunu da yitiriyor.
Gerçek hayat, aslında insanın kendini tanıdığı yerde başlıyor. Hangi alanda çalışmak istiyorum? Hangi değerlerle uyuşan bir iş ortamı arıyorum? Bu temel soruların cevabı çoğu zaman eğitim sürecinde netleşmiyor. Bu nedenle mezuniyet sonrası ilk adımların, bireyin kendini anlaması ve yön bulması için çok kıymetli olduğunu unutmamak gerek.
Sınavlar Daralıyor, Esnek Seçenekler Genişliyor
KPSS gibi merkezi sınavlar, hâlâ pek çok genç için bir çıkış kapısı. Ancak kamu kadrolarındaki azalma, uzun bekleyişler ve sınav zorlukları bu kapının artık daha dar olduğunu gösteriyor. Özel sektör ise, beklentisi yüksek ama yönlendirmesi zayıf bir alan olarak duruyor.
İşte bu noktada girişimcilik, dijital serbest çalışma, sosyal girişimler ve gönüllülük gibi alternatif yollar önem kazanıyor. Özellikle gönüllülük faaliyetleri, gençlerin hem deneyim kazandığı hem de görünür hâle geldiği yapılar sunuyor. Birçok kurum, bu tür çalışmaları CV’de güçlü bir referans olarak değerlendiriyor.
Görünür Olmak da Bir Emektir
Bugün gençlerin karşısındaki en büyük sorun sadece işsizlik değil; görünmezliktir. Dijital mecralarda bir profil oluşturmamış, yetkinliklerini ifade edemeyen birçok genç, potansiyelini gösterecek fırsatı bile bulamıyor. Bu yüzden mezuniyet sonrası süreç, yalnızca iş aramak değil; aynı zamanda dijital kimlik oluşturmak, yetkinlikleri görünür kılmak anlamına geliyor.
Toplumsal olarak da gençlerin yalnız bırakılmaması gerekiyor. Üniversitelerde güçlü kariyer danışmanlığı birimleri kurulmalı. Rehberlik sistemleri yaygınlaştırılmalı. Deneyimli meslek insanlarıyla gençler arasında köprü kuracak yapılar desteklenmeli. Bu geçiş döneminin sağlıklı atlatılması için bireysel çaba kadar, kurumsal sorumluluk da şart.
Mezuniyet Bir Bitiş Değil, Başlangıçtır
Diploma, bir kimlik belgesi değil. Asıl kimlik, insanın yaptığı işle, ürettiğiyle ve toplumla kurduğu bağla oluşur. Bu yüzden gençlere “hemen işe gir” baskısı yapmak yerine, “kendini keşfet, kendini inşa et” yaklaşımı sunulmalıdır. Çünkü çalışmak, yalnızca geçinmek değil; aynı zamanda kendini gerçekleştirme alanıdır.
Bugün gençler sadece bir iş değil; anlam, aidiyet ve yön arıyor. Sadece maaş değil, bir amaca hizmet etmenin tatminini; sadece unvan değil, kendini gerçekleştirme imkânını talep ediyor. Bu arayışı görmezden gelmek, yalnızca bireylerin potansiyelini boşa harcamak değil; aynı zamanda toplumsal dinamizmi zayıflatmak, geleceğin üretici gücünü kaybetmek anlamına gelir. Gençlerin sesini duymayan bir toplum, kendi yarınını susturmuş olur.