Bir ormanı yakmak, aslında bir ülkenin geleceğini yakmaktır.
O alevlerin içinde sadece ağaçlar değil; kuşların yuvası, toprağın bereketi, havanın temizliği ve çocuklarımızın nefes hakkı da yanar.
Birkaç kibrit çöpünün birkaç saat içinde yok ettiği bu mirasın bedelini, hukuk sistemleri nasıl karşılıyor?
Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri bu konuda nasıl bir yol izliyor?
TÜRKİYE’DE ORMANI YAKMANIN BEDELİ
Türkiye’de orman yangınlarıyla ilgili hükümler 6831 sayılı Orman Kanunu ve Türk Ceza Kanunu çerçevesinde düzenleniyor.
Kasıtlı orman yakmanın karşılığı: En az 10 yıl hapis ve para cezası.
Yangın bilinçli bir şekilde çıkarılmış ve geniş bir alana zarar vermişse ceza daha da ağırlaşıyor: Müebbet hapis söz konusu olabiliyor.
Terör amacıyla orman yakmak: Ağırlaştırılmış müebbet ile sonuçlanıyor.
İhmalle (taksirle) orman yakma: 2 ila 7 yıl hapis; eğer ölümler olmuşsa 15 yıla kadar çıkıyor.
İnsan kaybı yaşanırsa, failler ayrıca ‘kasten öldürme’ veya ‘taksirle öldürme’ suçlarından da yargılanıyor.
Ancak Türkiye’de idam cezası olmadığından, en ağır sonuç ağırlaştırılmış müebbet hapis ile sınırlı kalıyor.
ABD’DE ORMAN YAKMA SUÇUNA BAKIŞ
ABD’de orman kundaklama suçunun adı: ‘Arson’.
Hangi eyalette işlendiğine göre ceza değişiyor ancak özellikle yangın riski yüksek olan eyaletler (Kaliforniya, Arizona, Teksas gibi) son derece sert cezalar uyguluyor.
Federal topraklarda yangın çıkarma: 5 yıldan başlayan, büyük zarar varsa 20 yıla kadar hapis.
Kasıtlı kundaklama ve büyük zarar: 25 yıl ila ömür boyu hapis.
Yangında bir insan ölürse: Bu, birinci derece cinayet olarak görülüyor. Cezası ise idam (idam cezası bulunan eyaletlerde) veya koşulsuz ömür boyu hapis.
Kaliforniya örneğinde, bir kundakçı yangın sonucu bir kişinin ölümüne sebep olduğunda jüri isterse idam, istemezse ömür boyu hapisten başka seçeneği olmayan bir karara varıyor. Çünkü bu eyaletlerde orman yakmak, toplumun güvenliğine yönelik en ağır saldırılardan biri kabul ediliyor.
İKİ YAKLAŞIM ARASINDAKİ TEMEL FARK
Türkiye ile ABD arasındaki en büyük fark cezaların üst sınırında ortaya çıkıyor.
Türkiye: İdam yok, en ağır ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis.
ABD: İdam ve koşulsuz ömür boyu hapis seçenekleri mevcut.
ABD, caydırıcılık için cezaları çok sertleştirirken; Türkiye daha çok hapis ve para cezalarına odaklanıyor.
CEZANIN YETERLİLİĞİ TARTIŞMASI
Asıl soru şu: Müebbet hapis bir ormanı geri getirebilir mi?
Bir yangın birkaç saatte yüzlerce yılı yok ediyor.
Bu kaybın mali değeri ölçülemeyecek kadar büyük.
Ceza, failin hareketini durduruyor ama yanmış toprağı, kaybolmuş su kaynaklarını, yok olmuş canlıları geri getirmiyor.
ABD’nin daha sert tutumu bile bu ekolojik yıkımı telafi etmiyor.
Çünkü ne kadar ağır olursa olsun bir ceza, yanmış toprağı, yok olmuş orman canlılarını ve kaybolan biyolojik çeşitliliği geri getiremiyor.
Ancak bu ülkede verilen ağır hükümler, topluma bir mesaj niteliği taşıyor: “Bu suçun bedeli çok ağırdır.”
Bu nedenle kamuoyunda, en azından cezanın ağırlığı sayesinde adaletin bir nebze olsun yerine geldiği algısı oluşuyor.
Türkiye’de ise; mahkemeler yasal sınırlar çerçevesinde en ağır cezaları vermesine rağmen, toplumun vicdanında çoğu kez bu kararlar yeterli bulunmuyor.
Ormanların yeniden yeşermesinin onlarca yıl sürdüğü düşünülünce, insanlar doğal olarak ‘Bu birkaç yıl ya da ömür boyu hapis, yanan hayatları geri getirmez’ diyerek daha caydırıcı ve etkili önlemler talep ediyorlar.
Bu durum, hukukun uyguladığı cezalarla toplumun adalet beklentisi arasında derin bir uçurum oluşmasına neden oluyor.
Ormanlar, bir ülkenin en büyük sigortasıdır.
O sigortayı yakmak, ülkenin geleceğini ateşe atmaktır.
Bu nedenle orman kundakçılığı, sadece bir suç değil; toplumun ortak yaşam alanına, hatta çocuklarımızın hakkına yapılmış bir saldırıdır.
Hukuk, ne kadar ağır olursa olsun, yanan ağacı geri getiremiyor.
Ama cezanın şiddeti, toplumun vicdanı için bir mesajdır:
“Ormanı yakan, sadece ağaç yakmamıştır; geleceği yakmıştır!”