Her yaz mevsimi yaklaştığında içimizdeki endişe yeniden uyanıyor. Akdeniz kıyılarında, Ege’nin yamaçlarında, Karadeniz’in iç bölgelerinde ve hatta Anadolu’nun bozkırında bile orman yangınları artık hayatımızın acı bir gerçeği. Bir yangın söndürülmeden diğeri başlıyor; dumanın yükseldiği her noktada sadece ağaçlar değil, canlılar, köyler, insanlar da zarar görüyor. Bu yangınlar hangi sebeple çıkarsa çıksın, sonuç aynı: geri dönüşü zor bir yıkım.
Peki dünyada bu felakete karşı en başarılı stratejiler neler? Biz hangi noktadayız?
Önce Önleme, Sonra Müdahale
Yangınla mücadelede en önemli farkı yaratan şey, yangın başlamadan önce alınan tedbirler. Avustralya ve ABD bu konuda yıllardır bilimsel temelli önlemler uyguluyor. Ormanlık alanlarda “yangın koridorları” açarak alevin ilerlemesini yavaşlatıyorlar. Kuru ot ve çalıların temizlenmesi, riskli bölgelerde “kontrollü yakma” yöntemleriyle yakıt yükü azaltılıyor. Bu tedbirler yangın çıktıktan sonraki müdahaleyi çok daha kolay hale getiriyor.
Erken uyarı sistemleri bu sürecin ikinci önemli halkası. Uydu görüntüleri, yapay zekâ destekli termal kameralar ve insansız hava araçlarıyla (İHA) sıcaklık anomalileri anlık olarak tespit ediliyor. Dünyada bu alanda en gelişmiş altyapıya sahip ülkelerden biri yine Avustralya. ABD ise NASA destekli uydu sistemleriyle bir kıvılcımı bile uzaydan görebilecek kapasiteye ulaşmış durumda.
Hız ve Teknoloji Hayat Kurtarıyor
Yangın çıktıktan sonra dakikalar altın değerinde. Başarılı ülkeler, yangına ilk 10 dakikada müdahale edebilmek için hava filosunu sürekli hazır tutuyor. Amfibik uçaklar, helikopterler ve son yıllarda devreye giren su bombası dronları, yangın büyümeden ilk darbenin vurulmasını sağlıyor.
İspanya bu konuda Avrupa’da öne çıkan ülkelerden. Akdeniz ikliminin risklerini çok iyi bildikleri için hava araçlarını, drone sistemlerini ve erken müdahale ekiplerini entegre bir şekilde çalıştırıyorlar. Katalonya ve Endülüs’te kullanılan yapay zekâ destekli duman algılama kameraları, insan gözünden çok daha hızlı reaksiyon veriyor.
İnsan Faktörü: Gönüllüler ve Eğitim
Teknoloji ne kadar güçlü olursa olsun, insan unsuru her şeyin merkezinde. Kanada ve Avustralya, köylülerin ve çiftçilerin de dâhil olduğu gönüllü yangın ekipleriyle bir model oluşturmuş durumda. Bu ekipler yangın sezonu boyunca düzenli tatbikat yapıyor ve ilk müdahale hatlarında görev alıyor. Yangınla mücadelenin toplumun ortak sorumluluğu olduğu bilinci yerleşmiş durumda.
Yunanistan da son yıllarda benzer bir sistem kurmaya başladı. 2021’de yaşanan büyük yangın felaketinden sonra halkın eğitimine, tatbikatlara ve kıyı bölgelerindeki önleyici temizlik çalışmalarına büyük ağırlık verildi.
Yangın Sonrası Yeniden Doğuş
Bir yangını söndürmekle iş bitmiyor. Ekosistemi onarmak da en az söndürme kadar önemli. Bu noktada ABD ve Kanada, yangın sonrası aceleyle ağaç dikmek yerine toprağın ve doğanın kendi kendini yenilemesine izin veriyor. Yanlış türde ağaçlandırma yerine ekosistem temelli bir yaklaşım benimsiyorlar. Ayrıca yaralı yaban hayatının tedavisi için özel merkezler kurmuş durumdalar.
Türkiye Ne Yapmalı?
Türkiye son yıllarda hava filosunu güçlendirdi, İHA’ları devreye aldı, risk haritalarını çıkarmaya başladı. Ancak önleyici planlama, gönüllü halk ekiplerinin sistemli hale getirilmesi, yapay zekâ tabanlı erken uyarı ağlarının yaygınlaştırılması ve yangın sonrası doğru ekosistem yönetimi konularında eksiklerimiz var.
Orman yangınlarıyla savaşta en önemli strateji şudur: Çıkmadan önce durdur, çıktığında hızlı söndür, bittikten sonra doğru onar. Bu zincir kırıldığında bedelini sadece ağaçlar değil, insanlar ve gelecek kuşaklar ödüyor.
Doğa bize karşı değil; biz ona karşı sorumlu olduğumuzu unutmamalıyız. Orman yangınları artık sadece bir yaz haberi değil, geleceğimizin en büyük sınavlarından biridir. Bu sınavda başarı, teknolojiyle insanın el ele vermesinden geçiyor.