Yapay zekâ (YZ) çağının “herkese açık devrim” vaadi kulağa hoş geliyor — ama gerçek tablo, reklam görsellerindeki gülümsemeler kadar parlak değil. AI Diffusion Report’ün verileri bize bir şeyi çok net gösteriyor: 2025’te dünya çapında 1.2 milyardan fazla kişi yapay zekâ araçlarını kullandı. Bu, YZ’yi tarihin en hızlı benimsenen “genel amaçlı teknoloji”si kılıyor: İnterneti, kişisel bilgisayarları ve akıllı telefonları gölgede bırakıyor.
Ama: Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı -yani yaklaşık 4 milyar insan- hâlâ YZ kullanımı için gerekli en temel koşullardan yoksun: güvenilir elektrik, internet bağlantısı, veri altyapısı veya dijital okuryazarlık.
Bu, YZ’nin bir “çoğunluk teknolojisi” değil- büyük ölçüde bir ayrıcalık teknolojisi hâline geldiğini gösteriyor.
Kuzey–Güney Ayrımı: Yapay Zekâ’da Yeni Bir Eşitsizlik Düzeni
Rapordaki en rahatsız edici sonuçlardan biri: YZ benimsenmesinde küresel bir uçurum açılıyor. “Global Kuzey” ülkelerinde — ekonomi, altyapı, dijital okuryazarlık gibi koşullar yeterliyse — benimsenme oranı “Global Güney”dekilerden yaklaşık iki kat daha yüksek.
Örnekler somut: Birleşik Arap Emirlikleri (UAE), %59,4 ile dünyada en yüksek “YZ kullanıcı oranı”na sahip. Singapur hemen arkasında, %58,6 ile.
Avrupa’da bile arada uçurum var: Örneğin İsviçre, çalışabilir nüfusun yaklaşık yüzde 32,4’ü YZ araçları kullanıyor — bu, birçok gelişmekte olan ülkedeki genel nüfus oranlarını kat kat aşıyor.

Oysa bazı Afrika, Asya ya da düşük gelirli ülkelerde-internet erişimi ve altyapı yetersizliği yüzünden-YZ benimsenmesi hâlâ yüzde 10’un altında.
Net: Söz konusu “herkesin YZ’ye erişimi” olunca, coğrafya, ekonomi, altyapı belirleyici.
Altyapı-Elektrik, Veri Merkezi, İnternet, Dil Desteği: Yeni Temel Hak Mı?
Raporda YZ’nin yayılımını açıklamak için üç ana “yapı taşı” gösterilmiş: - Frontier builders (model geliştiren araştırmacılar) - Infrastructure builders (veri merkezleri, bağlantı, donanım, enerji) - Kullanıcılar.
Ama sorun şu: Frontier kısmı birkaç ülkeden çıkıyor; altyapı kısmı ise global düzeyde ciddi dengesizliklerle dolu. Örneğin, veri merkezi kapasitesi ve bulut altyapısında ABD ile Çin hâlâ küresel kapasitenin büyük bölümünü kontrol ediyor.
Dahası rapor, “dil” meselesini de vurguluyor: Düşük kaynaklı dillerin hâkim olduğu ülkelerde — örneğin Afrika veya bazı Asya ülkeleri-YZ benimsenmesi, gelir ya da internet erişimi denk olsa bile daha düşük çıkıyor. Yani YZ için İngilizce ya da büyük dillerin olması adeta bir filtre.
Sonuç olarak: YZ’ye erişim, artık temel bir altyapı hakkı gibi -ama bu hak evrensel değil.
Ne Değişti? “Yüzdelikler” Değil, Kim Kazanıyor / Kim Kaybediyor
Yeni raporla birlikte tanıtılan bir gösterge var: AI User Share -her ülkenin çalışma çağındaki nüfusuna oranla aktif YZ kullanıcısı oranı. Rapor 147+ ekonomi için bu göstergede büyük farklar tespit etmiş. Gelir düzeyi, internet ve cihaz erişimi ile kullanıcı oranı arasında güçlü korelasyon görülüyor.
Global ortalama yüzde 15 civarında; ama Kuzey Amerika’da bu oran yüzde 27, Avrupa & Orta Asya’da yüzde 22. Buna karşılık, Güney Asya ve Sahra Altı Afrika’da yüzde 13’ün altında.
Bu, YZ’nin “herkese açık, eşit fırsat” beklentisini yerle bir ediyor. YZ’de kazananlar; altyapıya, dijital okuryazarlığa, güçlü ekonomiye sahip ülkeler. Kaybedenler ise; düşük gelir, zayıf altyapı, dijital boşluk yaşayan coğrafyalar -yani küresel “mağdur” kesimler.
Türkiye Ne Kadar Hazır: Seyirci Mi, Aktör Mü?
Burada senin gündemin devreye giriyor, Özer. Türkiye gibi orta gelirli, genç nüfuslu ama altyapı ve dijital eşitsizlik ile heterojenlik yaşayan bir ülke için bu rapor bir alarm zili. Eğer biz sadece YZ tüketeni olarak kalırsak- lüks araçları kullanan, ama gerçek dönüşümün dışında kalan bir halk oluruz.
YZ pastasından hakkaniyetli pay almak istiyorsak: Sadece bireysel merak, startup hevesi ya da gündelik YZ kullanımı yetmez. Altyapı, dijital beceri, dil desteği, devlet politikası, özel sektör–üniversite iş birliği şart. Raporun işaret ettiği gibi: elektrik, internet, veri, cihaz, eğitim — bunlar YZ’nin temel direkleri.
Türkiye’nin hem “infrastructure builder” hem de “user” rolünü aynı anda üstlenmesi lazım. Yoksa global dijital feodalizm sahnesinde, biz sadece tüketici — hem de düşük VİP — olmaya mahkûmuz.
Sonuç: Eğer Şimdi Harekete Geçmezsek — YZ Lüks Olur, Eşitsizlik de Kalıcı.
AI Diffusion Report uyarıyor: Yapay zekâ devrimi geliyor — ama bu devrim herkese değil. 1.2 milyar kullanıcı rakamı parlak; ama 4 milyar insan hâlâ dışarıda. Kuzey–Güney uçurumu, dijital okuryazarlık uçurumu, dil bariyeri, altyapı uçurumu… Hepsi birleşiyor.
“Yapay zekâ = herkesin hakkı” söylemi, eğer alt yapısal eşitsizlikler çözülmezse anlamını yitirir.
Türkiye için bu: bir fırsat ya da kritik bir tuzak. Eğer bugünden altyapı, eğitim, politika ve strateji inşa etmezsek; YZ bir lüks, az sayıda elitin-ofis aracı olur. Ama eğer — devlete, özel sektöre, akademiye ve halka yayılmış koordineli bir dönüşüm olursa — YZ geçmişin dijital eşitsizliklerini kırma, insanımızın üretkenliğini arttırma ve küresel rekabette yer alma şansı sağlayabilir.
Sonuç basit: Seçim yapmak zorundayız. Seyirci mi olacağız, yoksa oyunu kim kuruyor, kuran taraf mı?