Artık yapay zekâ iş hayatımıza öyle bir daldı ki, kahve molasında bile CV’leri tarıyor, müşteri temsilciliği yapıyor, hatta bazı ofis dedikodularını bile algoritmayla analiz edebiliyor.
Geçen gün bir rapor yayımlandı; kim hangi meslekte ne kadar tehdit altında, yapay zekâ kimin işini çaktırmadan elinden alabilir diye.
İşin özeti...
Bazılarımız bilgisayar başında kahvesini yudumlarken yerine bilgisayarın geçtiğini fark etmeyebilir.
Listedeki meslekler, sanki yapay zekânın kariyer planlamacısı elinden çıkmış gibi: çevirmenlik, yazarlık, müşteri hizmetleri, satış temsilciliği… Hani şu “otur, konuş, yaz” içeriği bol ama kas gücü istemeyen işler. Zekânın ‘yapay’ olanı buralara bayılıyor. Üstelik ne sendika var, ne çay molası. Bir yazı mı çevrilecek, 3 saniyede bitiriyor. Üstelik “Ben bu metni hissetmedim” tripleri de yok.
Yazarlar için durum daha da trajikomik.
Düşünsenize, yıllarca kalem oynatmışsınız, sonra bir sabah robot size “Bu paragraf akmıyor” diye editörlük taslıyor. İşin kötüsü, haklı da olabilir! Ama gelin görün ki o cümlede geçen çocukluk travması, nostaljik sokak lambası ya da ilk aşkın kokusu...
Yapay zekâ için hepsi veri. Sizin için hayat.
Radyo spikerliği bile listede.
Evet, o nostaljik “Günaydın sevgili dinleyiciler!” tonunun yerine soğuk ama net bir bot sesi gelirse şaşırmayın. Elveda 90’lar romantizmi, hoş geldin algoritmik duygusuzluk.
Telefon operatörleri de tehlikede. Artık biriyle konuşmadan da sinirlenebileceğiniz bir çağdayız. “Size nasıl yardımcı olabilirim?” diyen bir insan yerine, “1’e bas, 2’ye ağla” diyen bir sistem daha ekonomik bulunuyor.
Hem kim uğraşacak müşteriyle empati kurmakla?
Ama moral bozmak yok. Çünkü bu rapora göre, hâlâ AI'nın pek bulaşamadığı işler de var. Mesela tesisatçılar. Boru patladı mı, yapay zekâ değil, Mahmut usta geliyor. Çatı ustası, elektrikçi, fizik tedavi uzmanı... Onlar hâlâ elleriyle, gözleriyle, kalpleriyle çalışıyorlar. Algoritma değil, terle iş görüyorlar.
Yani işin özü şu...
Beyaz yakalı işler, yapay zekânın ilgisini daha çok çekiyor. Klavye başında yazılan, veriye dayanan, mantıksal ve tekrar eden işler AI için biçilmiş kaftan. Ama el emeği, duygu, göz kararı, hatta bazen sezgi gerektiren işler… Onlara henüz kod yazılamadı.
Bu noktada insan ister istemez düşünmeden edemiyor.
Acaba “zeki” olmak mı bizi risk altına sokuyor?
Yoksa fazla oturmak mı?
Belki de teknoloji, sadece ekran karşısında uzun süre kalanlara “Haydi artık, kalk da biraz zımpara yap” demek istiyor.
Sonuç olarak, eğer mesleğinizde “Ben olmasam da olur” diyorsanız, yapay zekâ sizin için hazırda bekliyor olabilir. Ama “Ben olmasam işler yürümüyor” diyorsanız, şimdilik rahatsınız. Tabii o işler de yürümeye devam ederse.
Unutmayın: Yapay zekâ bilgiyi taklit eder, ama deneyimi henüz kopyalayamaz.
Şimdilik...