Hava Durumu

Çiğköfteden yapay zekâya

Yazının Giriş Tarihi: 30.06.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.06.2025 00:05

Biliyorum, içinizden geçiyor… “Abi biz zaten her şeye yetiyoruz. Üç öğün kriz, dört mevsim enflasyon, her sabah zam haberi… Üstüne bir de yapay zekâ mı?” Haklısınız. Ama gelin görün ki hayatın o meşhur “dayatma modu” yine devrede: Bu kez menüde yapay zekâ var. Ve üzgünüm sevgili okur, kaçış yok.

Şimdi dürüst olalım… Türkiye’de yıllardır süren klasik refleksimiz şudur: Önce konuyu küçümseriz, sonra alay ederiz, sonra panikleriz, en sonunda YouTube’dan “Hızlandırılmış Yapay Zekâ Eğitimi” diye video ararız. Bu yazıyı okuyan sen, işte tam da o üçüncü evredesin: Hafif panik. O zaman anlatayım, bir Türk neden yapay zekâyı öğrenmeli?

Çünkü dünyanın geleceği senin umurunda olmalı!

Evet, biz genelde “dünya bizi kıskanıyor” mottosuyla yaşamayı seviyoruz ama dünya, bizim neyi öğrenip neyi öğrenmediğimize gerçekten bakıyor. Yapay zekâ artık sadece Silikon Vadisi’nin oyuncağı değil. Hollanda’da tarımı, Hindistan’da sağlık sektörünü, Güney Kore’de eğitimi dönüştürüyor. Biz hâlâ “Bu yaz denize girebilecek miyiz?” derdindeyken, başka ülkeler algoritmalarla su tasarrufu yapıyor.

Eğer bu işin ucundan tutmazsak, sadece teknoloji ithal eden, dışa bağımlı, her yeni yazılım için döviz açığı veren bir ülke olmaktan öteye geçemeyiz. Yani mesele sadece bireysel değil, toplumsal.

Çünkü Patron “Veri”yi Sever

Türk iş dünyasında “abi müşteri memnuniyeti önemli” cümlesi kadar sık duyulan başka bir laf varsa, o da “veri lazım, veri!” cümlesidir. Yapay zekâ, tam da bu noktada devreye giriyor. Eğer veri analizini, müşteri davranış modellerini ya da satış tahminlerini anlayacak bir Türk varsa, o sensin. Hem de Excel tablosunun ötesine geçerek.

“Ben muhasebeciyim, bana ne yapay zekâdan” deme. Bugün finans, yarın pazarlama, öbür gün insan kaynakları… Her yer veriyle dolu. Ve o veriyi analiz edip, anlamlı cümlelere dönüştüren kişilere her zaman ihtiyaç olacak. Bu da, yapay zekâ bilen Türk vatandaşlarının işidir.

Çünkü Dolar kuru yerinde durmuyor

Eğitim almak, kursa gitmek, yurt dışından danışman getirtmek… Hepsi dövizle. Ama eğer kendi ülkende, kendi gençlerin yapay zekâ bilir hale gelirse, dışarıya bağımlılığın azalır. Belki de bir gün, Türkiye kendi doğal yapay zekâ mühendislerini, tıpkı çayımızı, fındığımızı ihraç ettiğimiz gibi ihraç eder. Hayal değil, mümkün.

Çünkü kültür kodları başkasına emanet edilemez

Burası belki de en önemli yer: Eğer yapay zekâyı başkaları kodlarsa, senin kültürel önceliklerini kim anlayacak? Türkçe’deki mecazlar, atasözleri, deyimler… Ya da bir Türk tüketicisinin davranış modelleri… Bunları analiz edecek, modelleyecek ve geliştirecek insanlar da bizler olmalıyız. Yoksa yarın öbür gün, “Nasıl oluyor da bize uymayan bir sosyal medya algoritması var?” diye şikayet etmeye başlarız.

Son Söz: Her Şey bir "merak"la başlar

Sevgili okur, yapay zekâ öğrenmek, sadece kariyer fırsatı değil, aynı zamanda bir hayatta kalma refleksi. Kendini güncellemezsen, zaman seni siler. Bu kadar basit. “Ben anlamam teknolojiden” demek, artık geçerli bir mazeret değil.

Bugün YouTube’dan bir yapay zekâ videosu açmakla başla, yarın belki kendi modelini eğiten o kişi sen olursun. Sonuçta... Türk olmak, biraz da inadına öğrenmek demek.

Yani… Hadi bakalım, sıra sende.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.