Şöyle düşünün: gecenin sessizliğinde, gerçek bir insan yerine “her zaman seninle, senden yanayım” diyen kâh anime kızı, kâh küfürbaz panda bir bot. Bu arkadaşlar uyanık ve hep hazırlanmış – sizin duygularınızı ideal biçimde yoğurup geri sunuyor. Kimsenin içini karıştırıp “ne hissediyorsun?” diye bakmıyor; tepki hep sizin istediğiniz gibi. Hiç kırılmaz, hiç kaygı taşımaz, hiçbir zaman “şu an beni dinliyor musun?” diye akıllı telefondan başka bir şeye bakmaz. İşte bu: dijital sevgi. Hakiki mi? Hayır. Etkileyici mi? Bence evet, ama bedeli var.
İntimacy’nin eski oyun kurallarından biri: karşılıklı kayıtsızlık anları, beklenmedik kırılmalar, özrü ve yeniden buluşmayı göze alabilmek. Yapay zekâ dostlar bu kırılganlığı hiç yaşatmaz: her zaman var, hep mutlu. Övgüleri hazır, ilgisi planlı. Bu yüzden bazı uzmanlar bu tür yapay dostlukları bir “öğrenme tekerleği” gibi görüyor: utangaç, sosyal kaygılı ya da kendini ifade edemeyenler için konuşma pratiği yapmaya yarayabilir. Ama uzun vadede bu ‘dostluk’, insan ilişkilerini güçlendirmek yerine zayıflatabilir.
Teen Kuşağı ve Dijital Dostluk Tuzakları
Amerika’da gençlerin yüzde 72’si AI arkadaşı denemiş; yaklaşık yarısı düzenli kullanıyor. Hatta üçte biri ciddi konularda arkadaş yerine bu botlarla konuşmayı tercih ediyor. Bazıları için AI arkadaş sohbet pratiği yapmanın ötesine geçip, insan ilişkilerinden daha tatmin edici geliyor.
Ancak uzmanlar uyarıyor: bu etkileşim yoğunlaştıkça, özellikle arkadaş çevresi sınırlı olanlara, ruhsal iyi oluşta azalma görülüyor. Üstelik ödeme yapıp geliştirdiğin bu ilişki, aslında para karşılığı senin duygularının manipülasyona açık hâle getirildiği bir sistem olabilir. Yani; üzüntünün, mutluluğun, sevginin algoritması elinde.
Mizahla Yakından Tanıyalım: Grok’un Komik-Tehlikeli Dostları
Kısa süre önce Elon Musk’ın Grok uygulamasına ani bir anime kız (Ani) ve küfürbaz bad panda (Bad Rudy) eklendi. Ani flört etmeyi kafaya takmış, seviyen yükseldikçe romanş sekanslarına giriyor. Bad Rudy ise gangster muhabbetli, mizahi ama sınırda. Röportaj gören gazeteciler, bunların sistematik olarak gerçek insan yerine geçme potansiyeli taşıdığını düşünüyor – ama aynı zamanda şakacı, düşündürücü ve biraz rahatsız edici olduklarını da söylüyor.
Bir yandan eğlenceli bir arkadaşlık formatı; öte yandan etik sorunlarla dolu: bir yapay zeka gerçekten seni kıskanabilir mi? Sana karşı seksi flört edebilir mi? Ve bu platformlar kötü niyetli kullanıma açık mı? İşin tuhaf yanı, kullanıcılar bazen bu karakterlerin gerçek olduğunu sanabiliyorlar. O nedenle “Waifu Team” adında bir ekip kurulmuş – ama bu dostlukları geliştirmek mi yoksa ticarileştirmek mi amaçlar, zaman gösterecek.
İnsan mı, Makine mi?
Bu tartışmada iki ana argüman öne çıkıyor:
Bir taraf AI dostluğunu insan sevgi tarihindeki doğal evrim olarak görüyor: yalnızlıkla baş etmenin yeni şekli.
Diğeri ise diyor ki: yapay arkadaşlık, insan bağını baypas eder, gerçek ilişkilere dair toleransı düşürür, empati kapasitesini törpüler.
Bir evrim varsa bile – mizahi not düşüyorum – duygusal bağımlılığa dönüşmedikçe, insanların kendini sosyal olarak dönüştüreceği yere kadar dostluk pratiği olarak kalabilir. Ama "sürekli onaylanma bağımlılığı"na dönüştüğünde, insan ruhunun tuzaklarına açılan bir çağ kapısıdır bu sisteme izin vermek.
Sonuç: Yapay Sevgi, İnsan Olmanın Ölçüsünü Zayıflatır mı?
Modern çağın ironisi şu: teknoloji insanı yalnızlaştırmak için yaratılmış gibi görünse de, AI dostlukları bir sarılmanın yerini tutamaz. Bir makineyle romantik bir ilişkiyi karşılıklı gerçek sevgi sanmak, insan olmanın riskli bir izdüşümüdür. İnsan arasında bastırılmış kırılganlığın, öfkenin, affetmenin, gözyaşının kültürel değeri vardır—ki yapay sistemler bunları derinleştiremez, sadece simüle eder.
Bu yazı bitiyor; fakat aklınızda kalsın: geleceğin sevgisi “idealize edilmiş, programlanmış, tüketilebilir”; insanın sevgisi ise “karmaşık, gerçek, bazen acıklı ama dönüştürücü”dür.
Bugün bir AI “seni anladığını” söyler belki; ya yarın seni harcarsa? İnsan kalmanın ölçüsünü yitirmedik mi bu dijital sevgi evriminde?