Yeryüzüyle ilgili her şeyin "uydudan bakınca" göründüğü devri geride bırakıyoruz. Artık mesele, uydudan bakmak değil; uydu gibi anlamak. AlphaEarth, tam da bu anlayış farkıyla yola çıkmış. Yani bu sistem, Göktürk-1 gibi yukarıdan poz çeken bir gözden fazlası: yeryüzündeki her 10x10 metrelik alana dair binlerce veriyi toplayıp, anlamlı bir haritaya dönüştürebiliyor.
AlphaEarth’ü hayal ederken bir yapay zekâ uydu komşusu gibi düşünmek mantıklı: 2017 ile 2024 arasındaki uydu görüntülerini, radar verilerini, yükseklik bilgilerini, iklim simülasyonlarını ve daha nicelerini sindirip her alan için "ne oluyor burda" analizleri yapabiliyor. Gözlem değil, anlamaya çalışan bir sistem.
Bunu yaparken klasik uydu teknolojilerinin hantallığından sıyrılıyor. Artık her yeni veriyi ayrı ayrı işlemek yerine, önceden eğitilmiş bir yapay zekâ modeli ile verileri sıkıştırıp 64 boyutlu bir anlam matrisi haline getiriyor. Yani dünün uydu fotoğrafları bugünün anlamlı AI piksellerine dönüşmüş durumda.
Bu ne işimize yarar diyorsanız, asıl mesele burada başlıyor. Bu sistemle artık belirli bir alanın zaman içindeki değişimleri, benzer alanlarla olan yapısal ortaklıkları ya da hangi tür kullanımlara daha yatkın olduğu gibi veriler elde edilebiliyor. Mesela bir belediye, 2020'de sanayi olan bir alanın nasıl tarım alanına dönüştüğünü ya da bir dere yatağının 6 yılda nasıl kaydığını tespit edebiliyor.
Tarım alanında ise çığır açacak bir dönemdeyiz. Şimdiye kadar geleneksel bilgiyle "bu toprağa en çok ne gider?" diye sorulurdu. Artık yapay zekâ cevap veriyor: "2021'de buraya pamuk ekildi, 2023'te verim düştü ama yan parseldeki zeytinlik daha verimliydi" gibi. Bir çiftçi için gökten vahiy yerine gökten veri geliyor desek yeridir.
Afet yönetimi konusunda da AlphaEarth’ün ciddi katkısı olabilir. Seller, yangınlar, heyelanlar... Bunların öncesi ve sonrası sistem tarafından izlenip, riskli bölgeler otomatik olarak işaretlenebiliyor. Yani sadece olanı görmek değil, olacak olanı önceden öngörmek mümkün hale geliyor.
Peki bu sistemden birey olarak biz nasıl faydalanabiliriz? Google Earth Engine’e girip bu verilere erişmek mümkün. Kod yazmasanız bile örneklerle oynamak, kendi mahallenizin son 7 yılındaki değişimini görmek mümkün. Zeytinlik mi daralıyor? Park alanına AVM mi geliyor? Artık her şey delilli, belgeli.
Yani AlphaEarth sadece bilim insanlarının oyuncağı olmayacak. Belediyeler, STK’lar, çiftçiler, hatta mahalle muhtarları bile bu veriden faydalanabilir. Düşünsenize, muhtar kapıya gelip "bu parka bina dikmeyin, ben 2022'den beri veriye bakıyorum, bölge zaten şişmiş" diyebilecek. Çünkü argümanın arkasında sadece duygusal değil, bilimsel veri olacak.
Ama burada bir paradoks var. Bu kadar veriyle donatılmış bir yapay zekâ, karar alıcıların ilgisini ne kadar çekiyor? Ya da o veriye rağmen kararlar yine kulaktan dolma bilgilerle mi alınacak? AlphaEarth bize gerçeği gösteriyor, ama biz o gerçeği görmeye ne kadar istekliyiz?
Bir de işin etik boyutu var: Bu sistem, her şeyi izliyor. Her yerin izini sürüyor. Mahremiyet, gizlilik, veri kullanımı gibi başlıklar gün gündeme gelecek. Zira ne kadar iyi niyetli olursa olsun, 10x10 metrelik hassasiyetle izleme yapan bir sistem, bir noktada "fazla bilen" konumuna gelebilir.
Nasıl başlanır diyorsanız:
Google Earth Engine (earthengine.google.com) sayfasına gidin ve kayıt olun.
https://earthengine.google.com/
Basit JavaScript tabanlı örnek uygulamaları inceleyin.
AlphaEarth veri seti ile mahalle, ilçe ya da il bazında analizler yapın.
Zaman içindeki değişimi gösteren görseller oluşturun.
Son söz: AlphaEarth bize dünyayı görme değil, anlama aracı sunuyor. Artık mesele hangi uyduyu fırlattığın değil, o uydudan gelen veriyi kimin daha iyi okuduğu. Kimi bu sistemle doğa için savaşacak, kimi gayrimenkul fırsatı kovalayacak. Ama ortada bir gerçek var: Veriler susmuyor. Sadece biz duymamaya çalışıyoruz.