Azıcık kariyer üzerine konuşalım. Ama öyle CV’ne İngilizce şarkı sözleri ekleyip “team player” yazan versiyon değil. Gerçekten, ama gerçekten bir yere varmak isteyenler için. Evet, biliyorum, bu ülkede “kariyer planı” yapmak bazen zeytin fiyatı tahmini yapmaktan daha zor. Ama hâlâ umut var. Özellikle de doğru yerde, doğru zamanda, doğru kafayla olursan.
Minik bir sır: Ne devasa şirketlerdeki “plaza mezarlığı” ne de daha logosu bile hazır olmayan start-up’larda hayal ettiğiniz hayat var. En iyi fırsatlar, ne tam çökmemiş ne de tamamen oturmuş olan, orta büyüklükteki teknoloji firmalarında. Hani şu Nilüfer’de 3 katlı bir binada, girişte henüz resepsiyonist yerine “çok amaçlı yazılımcı” olanlar. Onlar işte… Büyümeye açlar. Risk az, sorumluluk bol. Yani çalışana alan var.
Burada esas olan şey, “görünür olmak” değil. Görülmeye değer olmak. Evet, işini öyle iyi yap ki, kimse seni görmezden gelemesin. Bu ülkede insanlar genelde çok çalışanın değil, çok konuşanın terfi aldığına inanır. Ama unutmayın: Gerçek yetenek kalabalıkta bile parlar. Sadece ışığı biraz sabırla açmanız gerekir.
Ve lütfen, bir zahmet… Estetik anlayışı da geliştirin. Kod yazıyorsan sadece çalışsın diye değil, okunaklı ve şık olsun diye yaz. Sunum yapıyorsan, o slayta Comic Sans koyarsan, yapay zekâ bile ağlar. İyi zevk, hâlâ parayla satın alınamayan bir meziyet.
İş dünyasında “tanıdık” şart, tamam ama her şey torpil değil. İnsani ilişkilere yatırım yapın. Gerçekten yardım ettiğiniz, derdini çözdüğünüz insanlar, zamanla sizin gizli yatırımcılarınıza dönüşür. Bursa küçük yer. Bugün çay içtiğiniz biri, yarın yazılım şirketinin İK müdürü olabilir. Ya da en kötü ihtimalle sizi Osmangazi’ye taşımaya ikna eder.
Ve elbette, üniversite meselesi… Bursa Teknik, Uludağ ya da vakıf üniversitelerinde dirsek çürüten genç arkadaşlara da bir çift lafım var: Sakın “daha mezun olmadım” diye geri durmayın. Kariyer dediğiniz şey, diploma töreninden sonra başlamıyor. O kodlama kulübü, o stajda çektiğiniz fotokopi, o LinkedIn’e koymaya utandığınız proje var ya… Onlar birikir. Çaktırmadan özgüven kazandırır. Bir de bakmışsınız, siz daha kep atamadan sektöre ayakkabıyı dayamışsınız. Sektör zaten deneyimsizi arıyor; ama “öğrenmeyi bilen” deneyimsizi.
Biraz da kafa yapısı meselesine gelelim. Düzen severiz, temkinli adımlar atarız. Ama asıl fırsatlar kaosun ortasından çıkar. Tedirgin olmayın. Zaten bu ülkede her sabah yeni bir düzenle uyanıyoruz, o yüzden ruhumuz dayanıklı. Değişime açık olun, hatta kucaklayın. En büyük kariyer hatası risk almamaktır. Hele ki gençseniz, kaybedecek o kadar da çok şeyiniz yok. Biraz yıpranın, biraz yanılın, ama sonunda öğrenin.
Ve en önemlisi: Merak edin. “Bu sistem neden böyle çalışıyor?” sorusunu sormak, bir butona basmaktan çok daha değerli. Zira o buton bir gün değişir, ama siz öğrenmeyi bilirseniz her sistemi çözersiniz.
Bir de tabii, yapay zekâ diye bir gerçek var. Artık sadece yazılım yazmak değil mesele, yeni dünyanın platformları kuruluyor. AI, iş dünyasını yeniden kuruyor. Ve evet, çoğu şirket daha hâlâ Excel’in hücrelerine savaş açmış durumda ama geç olacak diye beklemeyin. Kendinizi doğru konumlandırın. Çünkü yakın gelecekte değerin büyük kısmını, az sayıda şirket kapacak. Sizin de onların çemberine girmeniz gerek.
Sonuç? Hayat, kariyer, başarı… Hepsi büyük laflar. Ama çoğu zaman küçük, bilinçli adımlardan doğar. Nilüfer’de kurduğunuz bir yan proje, birkaç yıl sonra sizi Berlin’e taşıyabilir. Ya da en azından sabahları ofise gülerek gitmenizi sağlar.
Kariyer dediğiniz şey bazen sadece “doğru soruyu sormakla” başlıyor.