Hava Durumu

Yapay zekâ iş başında: İnsanlık iş arıyor

Yazının Giriş Tarihi: 29.05.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.05.2025 00:05

İrem Güner’in “Kitlesel işsizlik başlıyor…” başlıklı yazısını okuduktan sonra kahvemi yudumladım ve birden, kahve makinesinin beni de işten çıkarabileceği fikri aklıma düştü. Gazete köşemi yazamazsam beni de işten çıkarırlar, şaka değil.

Büyük şirketler, çalışanlarını bir Excel satırında adlarını siler gibi sistem dışı bırakıyor. Ve bu sefer suçlu, kötü yönetim ya da ekonomik kriz değil sadece.

Yeni patron: Yapay zekâ.

Beyaz yakalılar arasında sessiz bir panik var.

Herkesin zihninde aynı soru: “Benim işimi de yapabilir mi?”

Cevap basit: Yapay zekâ yapabilir.

Bir zamanlar robotlar sadece fabrika işçilerine rakipti. Şimdi ise yapay zekâ klavyenin ucundan ekmeğimizi alıyor. Köşe yazıyorum ama yapay zekâ benden daha hızlı yazıyor. Analiz mi gerekiyor? YZ milyonlarca veriyi sabırla inceliyor. Doktorsanız, üzgünüm ama MR’ı da YZ okuyor artık, hem de göz kırpmadan.

Peki şimdi ne olacak?

Bize düşen, işimizi yapay zekâya kaptırdıktan sonra YouTube’dan "evde sabun yapımı" videoları izlemek değil.

Asıl soru şu:

İnsanlık bu yeni dalgaya karşı nasıl pozisyon almalı?

Bir kere, panik iyi bir başlangıç değil. Ama gaflet uykusu da ölümcül. Teknolojiyi düşman bellemek yerine, onunla nasıl ortaklık kuracağımızı öğrenmeliyiz. Bu, yeni dönemin en kritik sınavı.

Eğitim sistemimiz bugünün değil, yarının ihtiyaçlarına göre şekillenmeli.

Ezber değil, merak; test çözme değil, problem çözme; kalıp bilgi değil, yaratıcı düşünce öğretilmeli. Çünkü yapay zekâ matematikte harikalar yaratır ama çocukluk anılarımızı nostaljiyle anlatamaz. Onun için romantik bir şiir sadece kelime dizisidir, bizim için bir yaşam kesiti.

Ayrıca duygusal zekâ, empati, etik düşünce gibi özellikler hâlâ sadece bizde. Yani, dijitalleşen bir dünyada insan kalabilmek bile başlı başına bir kariyer becerisi artık.

Şirketler de artık çalışanı değil, “insan potansiyelini” görmeli. Programlar veri işler, insanlar ise anlam yaratır. YZ işimizi alabilir ama bizi biz yapan “niçin” sorusunu cevaplayamaz. Ve işte bu fark, oyunu bizim lehimize çevirebilir.

Yapay zekâ bizi işsiz bırakabilir, evet. Ama insan olmayı elimizden alamaz.

Ve bir gün robotlar da belki bizim yazdığımız bu yazıları okur ve şöyle der: “Keşke biz de bir anı biriktirebilseydik.” İşte o gün, kim bilir, belki biraz gururlanırız.

Gemlik’te Yapay Zekâ Çağı: Zeytinden Veriye, Belediyeciliğin Yeni Aroması

Gemlik Belediyesi geçenlerde öyle bir işe imza attı ki, zeytinyağından daha kaygan, denizinden daha derin bir mevzuya daldı: Yapay zekâ. Cemil Meriç Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Üretken Yapay Zekâ Çağında Akıllı Şehirler” konferansı, belediyeciliğin sadece asfalt döküp kaldırım yapmaktan ibaret olmadığını hatırlattı bize. Demek ki Gemlik’in zeytinlerinden sonra şimdi de verisi meşhur olacak.

Toplantıda Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu, yapay zekânın şifrelerini çözmek için önce veriyle barışmak gerektiği fikrini ortaya koydu. Kafamızda uçuşan rakamları, birer belediye çalışanı gibi hizaya sokmanın gerektiği fikri belirdi. Belediye Başkanı Şükrü Deviren de yazın nüfusu beşe katlanan Gemlik’te veri toplamanın hayati olduğunu söyledi. Ne de olsa bir şehir yazın adeta aniden trend oluyor, sonra tekrar kış uykusuna yatıyor.

Ama asıl dikkatimi çeken, yapay zekânın sadece “bir şeyleri ölçmek” için değil, insan hayatına dokunmak için kullanılmak istenmesiydi.

Ben de bu noktada küçük bir sürprizle devreye girmek istiyorum: Kendi geliştirdiğim özel bir GPT modelini Gemlik Belediyesi’ne hediye etmek isterim.

Bu GPT, sadece “nerede kalınır” gibi soruları değil, Gemlik’in ruhunu anlamaya çalışan, esnafla çay içip halkla sohbet eden dijital bir hemşehri gibi çalışabilir. Yeter ki Gemlik Belediyesi bu işe niyetli olsun.

Çünkü Gemlik halkı ve yaz aylarında gelen misafirler, sadece plajlara değil esnafa da hayat veriyor. Dondurmacısından balıkçısına, çay bahçesinden manavına kadar herkesin yüzü biraz daha gülüyor yazın.

Bu GPT modeli, işte bu hareketliliği dijital olarak da destekleyebilir. Esnafın ürünlerinin bulunmasından, turistlerin aradığı “zeytinyağını nerede bulurum” sorusuna kadar... Herkesin işine yarayacak bir yardımcı.

Yani teknoloji dediğimiz şey, robotik sesle “Veriniz eksik” demekle kalmamalı. Zeytin kokan, insan dostu bir yapay zekâ neden olmasın? Gemlik Belediyesi bu işe gerçekten gönül verirse, sadece akıllı değil aynı zamanda sıcak bir şehir modeli çıkar ortaya.

Sonuç olarak, Gemlik’in bu adımı, teknolojinin vitrin süsü değil, halkın günlük hayatını kolaylaştıran bir araç olabileceğini gösteriyor. Zeytinyağlılar kadar hafif, ama etkili çözümlerle...

Belki de yapay zekâ, insanlığın en iyi mevsimini yaşaması için gereken dijital bahçıvandır.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.