Yapay zekâ (AI) günümüzün en cazip teknolojisi. Fakat Anthropic’in yayınladığı son verilere göre, yapay zekâ kullanımı eşit bir şekilde yayılmıyor. Zengin ülkeler ve yüksek vasıflı çalışanlar, bu teknolojiden çok daha hızlı fayda sağlıyor. Gelişmekte olan ülkeler ise dijital uçurumun kıyısında bekliyor.
Kısacası, yapay zekâ bir “herkese çare” olarak tanıtılsa da şişeden çıkan krem daha çok gelişmiş ekonomilerin üzerine sürülüyor. Hızla gelişen bu tablo, teknolojik eşitsizliklerin gelecekte daha da derinleşebileceğini gösteriyor.

Dijital Uçurum: Kaliforniya Kod Yazarken, Nijerya Bekliyor
Haritaya baktığınızda tablo oldukça net. Kaliforniya’da insanlar yapay zekâyı kodlama için kullanıyor. Washington’da iş arama ve yazma görevleri ön planda. Hawaii’de turizm sektörü AI desteğiyle turistlerin gönlünü kazanmaya çalışıyor.
Ama biraz uzaklaştığınızda bambaşka bir manzara var. İsrail, Singapur ve Kanada gibi yüksek gelirli ülkeler, yapay zekâ kullanımında kişi başına en üst sıralarda. Buna karşılık Hindistan ve Nijerya gibi ülkeler geriden geliyor. Yani teknoloji demokrasiyi değil, aristokrasiyi pekiştiriyor gibi görünüyor.
Türkiye’de Yapay Zekâ Kullanımı: Mahalle Bakkalı ile Plaza Yarışı
Türkiye’ye gelirsek… Manzara aynı. Plazalardaki beyaz yakalılar yapay zekâyı sunum hazırlamak, CV düzenlemek veya rapor yazmak için kullanırken, mahalle bakkalı hâlâ “kart geçmiyor, nakit var mı?” diye soruyor.
Ama umut verici örnekler de yok değil. KOBİ’lerde genç girişimciler, fatura ve stok takibini yapay zekâya entegre ediyor. Hatta WhatsApp üzerinden müşteriye otomatik teklif gönderen işletmeler bile var. Kısacası, teknolojiye akıl katanlar kazanıyor; kenarda bekleyenlerse oyunu tribünden izliyor.
Eşitsizlikten Çıkış: Eğitim, Altyapı ve Dil Engeli
Peki bu uçurum nasıl kapanır?
Zengin Ülkelerde Üretkenlik Artışı
Gelişmiş ekonomilerde yapay zekâ, çalışanların verimliliğini artıran bir yardımcıya dönüşüyor. Ancak bu, zaten güçlü olanı daha güçlü yapıyor.
Gelişmekte Olan Ülkelerde Otomasyon Baskısı
Düşük gelirli ülkelerde AI daha çok otomasyon için kullanılıyor. Yani iş gücünü desteklemek yerine, işleri azaltan bir role bürünüyor. Bu da uzun vadede işsizlik riskini artırıyor.
KOBİ’lerin Yapay Zekâya Adaptasyonu
Türkiye gibi ülkelerde en kritik eşik, küçük işletmelerin bu teknolojiye adapte olması. Yerel üretici yapay zekâyı kullanırsa, sadece kendi verimliliğini artırmaz; aynı zamanda bölgesel kalkınmaya da katkı sağlar.
Yerel Dil ve Kültür Bariyerleri
Bir başka sorun da dil. Yapay zekâ Türkçe konuşuyor ama ne kadar iyi? “Hayırlı işler”in sıcaklığını ya da “bereketli kazançlar”ın samimiyetini algoritmalar doğru yakalayamazsa, kullanıcı deneyimi sınırlı kalır.
Yapay Zekânın Geleceği: Adalet mi, Yeni Bir Ayrım mı?
Yapay zekâ bir elektrik değil, elektrikle çalışan akıllı bir uzatma kablosu. Prizi olan odalar ışıl ışıl, olmayanlar ise karanlıkta. İşte asıl mesele burada.
Eğer altyapı yatırımı yapılmaz, eğitimle kullanım kültürü geliştirilmez ve dil bariyerleri kaldırılmazsa, yapay zekâ toplumsal eşitsizlikleri daha da artıracak. Ama tam tersine, belediye kütüphanesine, meslek liselerine, esnaf odalarına ve yerel üreticilere sokulursa, işte o zaman gerçekten “kamu malı” olacak.
Sonuç: Dijital Uçurumu Kapatmak Zorundayız
Yapay zekânın geleceği, sadece teknolojik değil aynı zamanda toplumsal bir mesele. Eğer bu hız sadece zenginleri ileriye taşıyacaksa, geri kalanlar için daha büyük bir adaletsizlik yaratacak.
O yüzden yapay zekâyı bir “lüks araç” değil, bir “toplu taşıma aracı” gibi düşünmek gerek. Herkesin binebildiği, herkesin yol aldığı bir teknoloji olursa, o zaman gerçekten hayatı kolaylaştırır. Aksi halde, yine aynı hikâye: Birileri fiber hızında uçarken, diğerleri hâlâ sinyal bekler.