Hava Durumu

Yapay zekâ şovu bitti, denetçi geldi

Yazının Giriş Tarihi: 20.12.2025 00:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.12.2025 00:08

Bir düğün salonu düşünün. Davul-zurna çalıyor, herkes piste fırlamış, “Bu evlilik efsane olacak!” diye bağırıyor. Sonra bir anda ışıklar yanıyor, müzik susuyor ve köşeden muhasebeci çıkıyor: “Peki bu işin faturası nerede?” İşte Stanford Yapay Zekâ Enstitüsü’nün 2026 öngörüleri tam olarak bunu söylüyor. Yapay zekâ balosunda dans bitti, şimdi hesap zamanı.

Uzun süredir yapay zekâ konuşurken ağzımızdan çıkan cümleler genelde aynıydı: “Her şeyi yapacak”, “Herkesi kurtaracak”, “Biraz daha yatırım, sonra uçuyoruz.” Stanford’lu akademisyenler ise artık sorunun değiştiğini söylüyor. “Yapabilir mi?” değil, “Ne kadar iyi yapıyor, kimin işine yarıyor ve bize kaça patlıyor?” sorusu masada. Bu, Silikon Vadisi için neredeyse küfür sayılabilecek kadar soğukkanlı bir yaklaşım.

James Landay’in net tahminiyle başlayalım: 2026’da AGI yok. Yani Hollywood senaryolarını biraz daha erteleyelim. Ama onun yerine “yapay zekâ egemenliği” diye yeni bir moda kelime var. Ülkeler, ABD merkezli teknoloji devlerine göbekten bağlı olmamak için kendi modellerini, kendi veri merkezlerini kurma peşinde. Bir nevi dijital bağımsızlık savaşı. Fakat Landay’in de dediği gibi, dünyanın bütün parasını aynı balona bağlamak pek akıllıca değil. Bu cümleyi Türkiye’deki herhangi bir ekonomik sohbet masasında duysak kimse yadırgamazdı.

Russ Altman cephesinde ise “kara kutuyu açma” telaşı var. Yapay zekâ doğru tahmin yapıyor olabilir ama bilim dünyası için bu yeterli değil. “Nasıl düşündün?” sorusu cevaplanmadan güven gelmiyor. Bu bana biraz öğrencinin sınavda doğru cevabı işaretleyip hocaya “Ama ben bunu ezberden yaptım” demesi gibi geliyor. Sonuç doğru, yöntem şüpheli. 2026’da bilim insanları, yapay zekânın beynini didik didik etmeye kararlı.

Hukuk tarafında Julian Nyarko’nun söylediği şey ise çok tanıdık: ROI, yani yatırım getirisi. Avukatlar artık “Bu dilekçeyi yazabiliyor mu?”dan ziyade “Yanlış yazarsa bizi mahkemede rezil eder mi?” diye soruyor. Yapay zekâ hukukta stajyerlikten çıkıp dosya taşıyan kıdemliye terfi etmeye çalışıyor ama hâlâ yakından denetleniyor. Çoklu belge mantığı, kaynak kontrolü, risk analizi… Kısacası hukuk dünyası, yapay zekâya karşı romantik değil, pragmatik.

Angèle Christin’in San Francisco reklam panolarına bakarak yaptığı tespit ise yazının en keyifli ama en can yakıcı kısmı. “AI everywhere!!!” çığlıkları, biraz da toplu bir heyecan bozukluğuna işaret ediyor. Yapay zekâ bazı işleri gerçekten kolaylaştırıyor, evet. Ama bazı yerlerde de insanı tembelleştiriyor, yanlış yönlendiriyor ve çevreye ciddi bedeller ödetiyor. Balon patlamıyor belki ama şişmeye de devam etmiyor. Bu, teknoloji dünyasında nadir görülen bir olgunluk hali.

Sağlık alanında Curtis Langlotz’un “ChatGPT anı” beklentisi umut verici. Daha ucuz, daha güçlü ve nadir hastalıkları teşhis edebilen modeller… Ama Nigam Shah’ın uyarısı yerinde: Hastalar, kendilerine sunulan yapay zekâ tavsiyesinin neye dayandığını bilmek isteyecek. “Bunu bana kim söyledi?” sorusu, “Bunu bana hangi algoritma söyledi?”ye evriliyor.

Erik Brynjolfsson’un ekonomik gösterge panelleri fikri ise belki de en kritik nokta. Yapay zekânın kime yaradığı, kimi geride bıraktığı artık yıllar sonra değil, ay ay izlenecek. Yani yapay zekâ çağında bile hâlâ eski usul bir soru soracağız: “Bu işten kim kazandı?”

Stanford’un mesajı net: 2026, yapay zekânın ergenlikten çıkıp yetişkinliğe adım attığı yıl olabilir. Daha az şov, daha çok ölçüm. Daha az vaat, daha çok hesap. Ve belki de en önemlisi, “Her şeyi yapabilir” masalından, “Doğru yerde, doğru şekilde kullanırsak işe yarar” gerçeğine geçiş. Teknoloji için bu bir hayal kırıklığı değil; aksine, nihayet ciddiye alındığının işareti.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.