Televizyon dizileri bir zamanlar haftanın ritmini belirlerdi. Cuma akşamıysa evlerde sessizlik olur, çünkü "Polat Alemdar konuşuyor"du. Pazar günü "Bizimkiler"in kapı önü dedikoduları, salı günü "Avrupa Yakası"nın ofis koşturmacası konuşulurdu. Araştırmalar da bunu doğruluyor: Türkiye'de her iki kişiden biri, en az bir sezon Cennet Mahallesi izlemiş. Kurtlar Vadisi, Bizimkiler ve Avrupa Yakası da hâlâ zihinlerde taze.
Ancak işler değişti. Bugün, dizi izleme alışkanlıklarına dair yapılan 2025 tarihli bir araştırma gösteriyor ki katılımcıların önemli bir kısmı artık yerli dizilere ilgi göstermiyor. “Aynı konular dönüp duruyor” diyenler çoğunlukta. Hatta izlemeyi bırakanların gerekçesi de açık: Aynı yüzler, benzer çatışmalar, tahmin edilebilir sonlar. Üçte biri televizyonu tamamen terk etmiş, dijital platformlara göçmüş. Bu izleyici kaybı sadece bir alışkanlık değişimi değil; senaryo krizinin ayak sesleri.
Yerli dizilerin temel sorunu basit ama yapısal: Süre uzun, konu kısa. Senaryo üç bölüme yetecekken yirmi bölüme yayılıyor. 140 dakikalık bölümler, ritmini kaybeden diyaloglar, yan karakterin duvara bakarak düşünmesiyle geçiyor. Bu noktada hikâye anlatıcılığı değil, zaman doldurma ustalığı ön plana çıkıyor.
Peki çözüm ne olabilir? Burada devreye yapay zekâ giriyor. Evet, tam da bu noktada algoritmaların hikâyeye katkısından söz etmek gerekiyor. “Yapay zekâ senaryo yazamaz” demek, bir zamanlar “dijital kamerayla sinema mı olurmuş” diyenlerin kulaklarını çınlatıyor. Çünkü artık oluyor. Hem de pekâlâ profesyonel düzeyde.
Netflix, Amazon, HBO gibi platformlar, yapay zekâyı prodüksiyonun farklı aşamalarında kullanmaya çoktan başladı. AI tabanlı analizlerle hangi karakter tiplerinin daha fazla izleyici çektiği, hangi duygusal geçişlerin ne zaman işe yaradığı tespit ediliyor. Netflix’in içerik ekipleri, izlenme verileriyle yapay zekâ destekli senaryo editörlüğünü birleştirerek “karakter arc”larını optimize ediyor. Yani karakterin yolculuğu artık içgüdüye değil, veriye dayanıyor.
Disney, animasyon projelerinde hikâye taslağı oluştururken yapay zekâ destekli yazılımlardan faydalanıyor. Senaristin fikirlerini zenginleştiren, alternatif sonlar öneren, bölümlerdeki tempo sorunlarını tespit eden sistemler kullanılıyor. Bu, yaratıcı süreci öldürmek değil; ona teknik bir destek sağlamak. Aynı şeyi Türkiye’de neden uygulamayalım?
Yerli dizilerin süresi uzun ama bütçesi çoğu zaman kısıtlı. Bu da senariste baskı, sete stres, izleyiciye tekrar olarak yansıyor. Yapay zekâ burada iki noktada devreye girebilir: Öncelikle senaryo aşamasında, fikir geliştirme sürecinde yaratıcı destek olarak. Yeni karakter önerileri, kültürel bağlama uygun diyalog alternatifleri, tempo analizi... Hepsi artık mümkün. İkincisi, yapay zekâ ile yazılmış taslakların, insan senarist tarafından düzenlenerek nihai hale getirilmesi. Bu hibrit yöntem, hem özgünlük hem hız kazandırabilir.
Ayrıca, yapay zekâ veriye doymuş bir izleyici çağında, hangi temaların rağbet gördüğünü öngörebilir. Romantik komedi mi, sosyal dram mı, politik taşlama mı? Hangi bölgeden gelen izleyici ne tür karakterle daha fazla bağ kuruyor? Elimizde artık sadece içgüdü değil, ölçülebilir içgörüler var.
Şimdi düşünün: Haftalık dizinizin senaryosu, hem yazar hem de yapay zekâ iş birliğiyle oluşturuluyor. Diyaloglar daha doğal, olay örgüsü tutarlı, tempo yerinde. Tekrara düşmeden, hızlı ilerleyen ama derinliği olan bir hikâye... Üstelik bu süreç geleneksel senaristleri işsiz bırakmıyor; aksine onların sırtındaki yükü hafifletiyor.
Bugün hâlâ “Roman dansı” ile başlayan açılış jeneriklerini hatırlıyorsak, o dönemlerde anlatılan hikâyelerin samimiyetinden kaynaklanıyor. Ama artık bu samimiyeti sürdürebilmek için teknik bir destek, dijital bir yazar yardımcısı gerek. Çünkü çağ değişti, seyirci değişti, anlatıcı da değişmeli.
Yapay zekâ dizilere ruh veremez belki ama iyi bir senaryoya yol açacak kapıları açabilir. Hikâye hâlâ insana ait olabilir, ama haritayı çizenin biraz da algoritma olması kimseyi rahatsız etmemeli.
Sonuçta mesele hâlâ aynı: İyi bir hikâye anlatmak. Ama artık bunu daha akıllıca yapma zamanı.