Geçtiğimiz gün Forbes, “Yeni Ekonomide Parlayacak 9 Kariyer Yolu”nu sıralamış. Listeyi okuyunca bir an içimi umut kapladı ama sonra Türkiye’de bu işler nasıl yürür diye düşününce… İşte orası biraz karışık. Buyurun, yerli ve milli yorumumla “Bu meslekler bizde olsa ne olurdu” dosyasına.
1. Yapay Zekâ Stratejisti
Yurt dışında algoritmalarla etik tartışmalar yapılıyor, bizde hâlâ "ChatGPT'nin fal baktığı doğru mu?" diye soranlar var. Bizim stratejist, muhtemelen belediyede yapay zekâyla dilekçe yazdırmaya çalışırken "Bunu Muammer Amca da yapıyor zaten" tepkisiyle karşılaşırdı.
2. Dijital Hukuk ve Politika İnovasyonu
İnovasyon kısmı bizde şöyle işler: WhatsApp grubunda alınan kararların geçerliliği üzerine anayasa tartışmaları. “Ya bunu avukata sorduk, olur dedi” ile başlar “ama kayınbiraderim savcı” ile biter.
3. Kentsel ve Kırsal İnovasyon Uzmanı
Bir yanda köyde internet çekmezken, öbür yanda kentsel dönüşümle inovasyon arasındaki çizgiyi “Villa + Starbucks” zanneden müteahhitler. En büyük inovasyon hâlâ “Bahçeye havuz yapalım mı?” önerisi.
4. Sürdürülebilirlik ve İklim Direnci Koordinatörü
İstanbul’da hâlâ plastik poşeti torbaya sarıp saklayan nesil için sürdürülebilirlik “poşeti üç kere kullanmak” demek. Bu arkadaş, çöpü ayrıştırmayı anlatmaya çalışırken “Ay ne var hepsi zaten aynı yere gidiyor!” tepkisiyle yılda üç sinir krizi geçirir.
5. Sağlık Eşitliği Uzmanı
“Doktor tanıdık varsa bir MR yazdırabilir misin?” cümlesi, bu mesleği baştan çökertir. Eşitlik fikrine sıcak bakarız ama sıra bize gelince hep "öncelikli hasta"yız nedense.
6. Eğitim Teknolojileri Geliştiricisi
Tahta kalemi bitmiş okulda, öğretmene “interaktif dijital içerik üretin” demek… eh, biraz fazla interaktif kaçabilir. “PDF’yi açamıyoruz hocam” cümlesi eşliğinde çıkan isyanları bastırmak için ayrı bir uzmanlık şart.
7. Veri Analisti ve Siber Güvenlik Uzmanı
“Şifreyi niye 123456 yapmışsın?” sorusuna alınan cevap: “Kolaydı, aklımda kalıyordu.” Sonra hacklenince suç Google’da, CIA’da, hatta NASA’da aranıyor. Veri analisti kendini bazen astrolog gibi hissedebilir: “Ne olacak bu verilerin sonu?”
8. İçerik Üreticisi (Yaratıcı Ekonomi)
YouTube’da yemek tarifi verirken “annem böyle yapardı” deyip beş saatlik duygusal yolculuğa çıkarız. İçerik üretimi bizde bir terapi seansı, biraz magazin, biraz da komşuya nispet.
9. Kapsayıcı Finans Uzmanı (Fintech)
EFT ile havale arasındaki farkı hâlâ anlamaya çalışan bir toplumda, bu arkadaşın işi epey zor. “İban mı atayım, QR mı okutayım, yoksa elden mi vereyim?” üçlemesi hâlâ çözülemeyen bir denklem.
Sonuç? Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, biz bu topraklarda her işi önce biraz "bizce", sonra biraz "Allah'a havale ederek" yapıyoruz. Ama merak etmeyin, bir gün yapay zekâ bile bu coğrafyaya alışır. Belki de en büyük inovasyonumuz budur: Kaostan bile bir sistem çıkarabilmek.
.......
YZ Mi Dediniz? Türk İşletmecisinin Yüzüne Gelen O Hafif Kasılma
Türkiye'de yapay zekâ konuşulunca iki tip insan beliriveriyor sahneye: Biri “Abi bu bize uymaz, bizim sektör duygusal zeka ister” diyen, diğeri ise YZ’yi şirkete getirince kendini Elon Musk’la voleybol oynuyormuş gibi hissedenler.
YZ'yi benimseme meselesi bizde biraz ilginç. Türk işletme sahipleri için YZ, çoğu zaman WhatsApp gruplarına yanlışlıkla düşmüş bir PDF gibi: Anlamıyoruz, ama silmeye de kıyamıyoruz. Herkes “YZ’ye geçiyoruz” diyor ama “CRM’e giriş” şifresi hâlâ ofisteki tek bilgisayarın monitör arkasına yapıştırılmış durumda.
Beyaz Yakalılar: Otomasyonla Dans Eden Modern Zanaatkârlar
Beyaz yakalılar ise duruma biraz daha diplomatik yaklaşıyor. YZ’ye dair ruh halleri beş aşamalı:
İnkar: “Benim işim yaratıcı, beni etkilemez.”
Öfke: “Ne yani, şimdi bu da mı sunumu yazacak?”
Pazarlık: “Ben ChatGPT’yi destekleyici araç olarak kullanıyorum sadece.”
Depresyon: “Bugün de beni Slack’te biri değil, bir bot takdir etti.”
Kabul: “İtiraf edeyim, prompt yazmakta kendimi şair gibi hissediyorum.”
YZ’yi benimsemek bizde biraz da gösteriş işi. Bir toplantıda “YZ destekli analiz yaptırdık” demek, artık “Londra’dan döndüm” demek kadar etki yaratıyor. Gerçi analiz hâlâ Excel’de döngüye girmiş olabilir ama olsun, niyet önemli.
YZ’yi Tanıyan İşletmeci: Henüz Mitolojik Bir Varlık
Türkiye'deki birçok işletmeci için YZ hâlâ “öyle bir şey varmış, ama biz kullanmayalım” kategorisinde. Dijital dönüşüm deyince akla gelen hâlâ Instagram’a filtreli story atmak. “Yapay zekâ rapor yazıyor” deyince, “Bizde raporları Ayşe Hanım yazıyor zaten” cevabını almak mümkün. Ayşe Hanım da hâlâ dosyaları masaüstüne "yeniiiii" adıyla kaydediyor, bu da ayrı bir dram.
AMA UMUT VAR
Yine de umut var. Bazı girişimciler, gerçekten YZ'yi operasyonel zekâya dönüştürmeyi başardı. Örneğin, müşteri şikâyetlerini kategorize eden sistem kuran bir butik kahve zinciri... Gerçi hâlâ “Sütüm soğuktu” şikâyetini “Sütlaç önerisi” olarak anlamlandırıyor ama olsun. Bir yerden başlamak gerek.
Sonuç Yerine:
YZ Türkiye’de hâlâ bir miktar “sihrin bilimle flörtü” gibi algılanıyor. İşletmeler için bu sihirbazlık gösterisi, doğru kullanıldığında verimlilik yaratıyor ama yanlış ellerde ofis içinde "sihirli değnekle dövülmüş" gibi bir karmaşa da yaratabiliyor.
Ama şu da bir gerçek: Zekâ yapay olabilir, ama onu nasıl kullandığımız gayet insani bir mesele.