Hava Durumu

Yazı Dizisi 2-Büyük İskender'i İran'a çeken sebep

İran, jeopolitik, jeostratejik öneme haiz bir coğrafya olmasına karşın aynı zamanda jeokültürel bir potansiyele sahip olan ve yeryüzünde nadir bulunan ülkelerden birisidir.

Haber Giriş Tarihi: 01.12.2019 06:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.12.2019 06:00
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenidonem.com.tr/
Yazı Dizisi 2-Büyük İskender'i İran'a çeken sebep

Yılmaz Ekinci

İran, gördüğüm ülkeler arasında en etkileyici olanı idi. Bunca ambargo ve acılara rağmen aşkın, şarabın, şiirin, inancın ve tarihi yapıların arasında yaşam ışıklarının hâlâ dans ettiğini görmek güzeldi. "Devrim" ne kazandırdı İran'a derseniz," derim ki:  "hiçbir şey !" Devrim adına ait bir şey yok. Bina ve duvarlarda sadece bazı askeri fotoğraflar ve devlet adamlarının portreleri var. Ne mimari, ne refah ve ne de insani gelişim...  Ve sadece çador!(İran'da kadınlar tarafından giyilen bir çarşaf) Onun da ne kadar devrimi tamamladığı ise ayrı bir tartışma konusudur. Modern döneme ait tüketim materyalinin az oluşu,  benim açımdan sevindirici bir şey idi. Fakat tarımın, sanayinin, ulaşımın ve yaşanabilir alanların gelişmemesi ise üzüntü verici idi. İran bizim 1980'li yılları hatırlatıyor.

İran kesintisiz bir tarihi geçmişe sahip coğrafya olarak varolagelmiştir. Toplumsal ve kültürel hayatın devamlılığı, geleneksel yapıların ve normların taşıyıcısı olması ona zenginlik katmıştır.

İran, kadim sanatların devam ettiği topraklardır. Geleneksel mimari insanı cezbediyor veya en azından ben bunun için bu topraklarda idim. Özellikle türbeler, camiler, hanlar, kervansaraylar, pazarlar ve geleneksel üretim biçimi insanı etkiliyor. Kadim Pers kültürünün izlerini taşıyan ve kendine özgü olan bu coğrafyada seyahat etmek, elbette her araştırmacıyı heyecanlandırır.

DİNLER VE MEZHEPLER KAVŞAĞI

İran bir kapıdır; bilinmeyene doğru açılan gizemli ve efsunlu bir kapıdır. Burada tarih, burada çağları aşan kültürel inanışlar kokar.

İran, sadece Farslara ait bir tarih ve coğrafya değildir. İran, Türkidir, Kürdidir, Arabidir, Ermenidir, Loridir, Belucidir, Hintlidir ve bilumum kavimler kapısıdır.

İran, aynı zamanda dinler ve mezhepler kavşağıdır; Zerdüşidir, Yahudidir, Hıristiyandır ve İslamdır. İran, yerel inanışların diyarı olduğu gibi evrensel kültürün de taşıyıcısı konumundadır.

İran, Batı kültürünü entelektüel anlamda etkileyen dünyada sayılı ülkedir. İran deyince, edebiyat akla gelir.

İran, gül ve bülbül diyarıdır. Gülün ve bülbülün olduğu yerde mesnevilerde şiir ve şarap akar.

Gül ve bülbül, şiir ve şarap en çok bu topraklarda nükseder. İspanya'nın sadece adı vardır. Pers İmparatorluğuna başkentlik etmiş Persepolis şehrinin bulunduğu Şiraz diyarına gidemedim. Bu bende bir ukte olarak kaldı. Firdevs, Hafız, Sadi, Hayyam, Nesimi ve benzeri şair ve düşünürleri yetiştiren Şiraz şehrini görmeden geri dönmek insanı üzüyor. Fakat başka bir zamanda tekrar gelmek üzere bu topraklardan ayrılıyorum.

DUVARLARDA ŞAİRLERİN PORTRELERİ

İran, şair ve düşünürlerin el üstünde tutulduğu topraklardır. Gördüğüm kadarıyla başka ülkelerde devleti temsil eden şahısların portreleri ön planda iken, İran'da ise daha çok düşünür ve şairlerin portreleri ön plandadır.  Şair ve düşünürlerin toplumun kılcal damarına nüfuz etmeleri, sanatın gelişmesine neden olmuştur.

İran, şiirin ve şairlerin yetiştiği topraklardır. Burada ihtişamlı anıt türbeler şairlere aittir. İran, kendi kültürel kodlarını taşıyan her türlü düşünüre ve şaire kucağını açmıştır.  Örneğin günümüzde İslami bir rejime sahip olmasına karşın eski dini inanışa sahip olan anıtların ve yerleşim yerlerinin korunmuş olması, bu tarihi hoşgörü geleneğinin devam ettiğinin bir göstergesidir.  Hristiyanların, Yahudilerin ve özellikle Zerdüşilerin yaşadığı şehir olan Yezd ve Abyaneh yerleşim yeri bunun kanıtıdır.

İran'da tarihi türbeleri gezerken Yahya Kemal Beyatlı'nın Şeyh Hafız-ı Şirazi için yazmış olduğu "Rindlerin Ölümü" şiiri aklıma geliyor. Bu şiir ne zaman aklıma düşse, ruhumun,  cennetin sükûnet bahçelerinde uçtuğunu hisseder gibiyim.

RİNDLERİN ÖLÜMÜ

"Hafızın kabri olan bahçede bir gül varmış;

Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.

Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış

Eski Şirazi hayal ettiren ahengiyle.

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;

Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.

Ve serin selviler altında kalan kabrinde

Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter."

İran, edebiyat ve diğer el sanatlarının zirve yaptığı topraklardır. Hatırlayamadığım Batılı bir müsteşrik der ki;" 18. y.yılda batıda evinde Ömer Hayyam rubailerinin olmadığı ev yok gibidir."  İslam dünyası için de derler ki;  " Şeyh Sadi'nin "Gülistan ve Bostan" eserine eğer bir alim vakıf olamamış ise,  o henüz düşünce açısından kemale erişmemiştir"  derler. İran coğrafyası için ise derler ki, "Hafız'ın divanını okumayan bir Farslı ne kadar Farslı ise, okuyan bir yabancı da o kadar Farslı sayılır" derler.

DÜNYANIN İLK ANAYASASI

Ömer Hayyam, Şeyh Sadi, Celaleddin-i Rumi ve benzeri şair ve mütefekkirlerden mahrum olan bir Deşt-i Kebir ve Anadolu coğrafyası bir çöldür. İran, her zaman kültürel bir havza olarak var olagelmiş. Büyük İskender'i Pers diyarına çeken de bu idi. 

İran kendisine ait ve diğer kültürel farklılıkları da barış içinde harmanlayan nadir coğrafyalardan biri olarak hep varolagelmiştir. Persepolis'teki kalıntılar bunun göstergesidir. Dünyanın ilk Anayasası olarak kabul gören" Kiros Silindiri",  M.Ö 539 yılında Pers Kralı 2. Kiros (Büyükkeyhüsrev ) tarafından yazılmıştır. Bu anayasada dil, din, renk ve ayrıştırıcı olan tüm olumsuz şeyler yasaklanmış; kişinin can, mal ve onuru koruma altına alınmıştır.

İran'ın tarih sahnesinden çekilmesi,  aynı zamanda yönetimin aşırı merkezileşmesi idi. Bu da kültürel dokunun geri kalışına sebep olmuştur. Aslında bu sadece İran'a özgü bir durum değildir, diğer imparatorlukların kaderi de bu merkezileşme isteğinin bir sonucu olmuş ve dağılmaları da kaçınılmaz olmuştur. Gücün tekelleşmesi, her zaman parçalanmayı getirmiştir. Persleri tarih sahnesinin dışına iten faktör son dönemlerde yerel halkı yönetime dahil etmemeleri ve merkezin dışında kalan sarplıklara merkezi atamaların yapılmış olmasıydı.

Yazı Dizisi 1Acının ve inancın ülkesi: İran

Yazı Dizisi 3-Tahran'a ruh veren hanedanlık!

Yazı Dizisi 4-İsfahan: Dünyanın yarısı

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.